Bilge Kağanın ölümünden bir yıl sonra (735) oğlu tarafından Kül Tigin Yazıtının bir kilometre uzağına diktirilmiştir. Bu yazıt devrilmiş ve parçalanmıştır. Bunun için diğer yazıtlara göre daha fazla tahribata uğramıştır. Bu yazıtta da yine Bilge Kağan konuşmaktadır. Bu yazıtın büyük çoğunluğu, Kül Tigin Yazıtıyla aynıdır. Yalnızca Kül Tiginin olmadığı zamanlarda geçen olaylar farklıdır.
ilteriş Kağanın oğlu, Kapgan Kağanın yeğeni, Tonyukukun damadı ve Köl Tiginin ağabeyi olan Bilge Kağan; 19 yıl şadlık, 19 yıl da kağanlık yapmış olan büyük bir devlet adamıdır. Türk tarihinin en büyük hükümdarlarından biri ve Türk hitabet sanatının ilk büyük ismidir. Türk edebiyatının ilk isimleri olan Tonyukuk hatıra türünün, Bilge Kağan ise hitabet türünün ilk örneklerini vermiştir.
Yazıtın geniş olan doğu yüzünde 41 satırlık; daha dar olan kuzey ve güney yüzlerinde ise 15′er satırlık Türkçe metin bulunmaktadır. Bu abidenin de batı yüzünde küçük bir Çince metin varsa da, bu bölüm büyük ölçüde tahribata uğradığından metnin pek azı okunabilmiştir.
(bkz: Bilge Kağan Yazıtı)
Kül Tigin Yazıtı:
Kağan olmasında ve devletin kuvvetlenmesinde birinci derecede rol oynamış bulunan kahraman kardeşine karşı Bilge Kağanın duyduğu minnet duygularının ifadesi olan bu yazıt, 732 yılında Bilge Kağan tarafından kardeşi adına diktirilmiştir. Köktürklerin birinci dönemdeki şevket devrini, daha sonra nasıl zayıflayıp Çine tutsak olduklarını, Çin esaretinden kurtuluşlarını ve nihayet Köl Tiginin kahramanlıklarla dolu hayatını anlatır.
Kül Tigin, ilteriş Kağanın oğlu ve Bilge Kağanın kardeşidir. Amcası Kapgan Kağanın ölümünden sonra tahta ağabeyini oturtmak için Kapgan Kağanın oğullarıyla mücadele eden Kül Tigin, ağabeyiyle birlikte Büyük Okyanustan Afganistandaki Demir Kapıya; Tibetten Sibiryaya kadar uzanan geniş coğrafyada birçok kavim üzerine 20′den fazla akın düzenlemiş, Türk tarihinin en büyük kahramanlarından biridir.
Bilge Kağan, 71 satırdan oluşan Kül Tigin Yazıtını yeğeni Yollug Tigine yazdırmıştır. Olaylar Bilge Kağan tarafından anlatılmıştır. Kül Tigin âbidesi, kaplumbağa şeklindeki oyuk bir kaide taşına oturtulmuştur ve yazıt bu kaidenin yanına devrilmiş bir şekilde bulunmuştur. Özellikle devrik vaziyette rüzgâra maruz kalan kısımlarında tahribat ve silintiler olmuştur. Yüksekliği 3,75 metredir. itina ile yontulmuş, bir çeşit kireç taşı veya saf olmayan mermerdendir. Yukarıya doğru biraz daralmaktadır. Dört cephelidir. Âbidenin üstü kemer şeklinde bitmektedir ve yukarı kısımda beş kenarlı olmaktadır. Doğu cephesinin üstünde kağanın işareti vardır. Batı cephesi büyük bir Çince kitabe ile kaplıdır. Diğer üç cephesi Türkçe kitabelerle doludur.
(bkz: Kül Tigin Yazıtı)
Tonyukuk Yazıtı:
Bu yazıt, ilteriş Kağanın isyanına iştirak eden ve o günden Bilge Kağan devrine kadar devlet idaresinin baş yardımcısı olarak kalan büyük Türk devlet adamı ve başkumandanı Tonyukukun ihtiyarlık döneminde, bizzat kendisi tarafından diktirilmiştir. Abidede konuşan kişi Tonyukuktur.
Tonyukuk Yazıtı, devrilmemiş dikili ve dört cepheli iki ayrı taştan oluşmaktadır. Birinci ve daha büyük olan taşta 35, ikinci taşta ise 27 satır bulunmaktadır. Bu abidenin yazıları, Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarındakinden daha özensiz ve okunaksızdır. ikinci taş, birinciye göre daha çok yıpranmıştır.
Bu yazıtın ne zaman dikildiği kesin olarak belli olmamakla birlikte, Bilge Kağanın hükümdarlık yaptığı 716 734 yılları arasında dikildiği düşünülmektedir. Yazıtta Tonyukuk, Türk edebiyatında hatıra türünün ilk büyük eserini ortaya koymuştur.
(bkz: Tonyukuk Yazıtı)
Ongin Yazıtı:
Ongin yazıtı 1891 yılında Moğolistan‟da, Ongi nehrine dökülen Tarimal Çayı kıyısında N. M. Yadrintsev tarafından bulunmuş, W. Radloff tarafından 1895 ve 1896‟da üç estampaja dayanarak yayımlanmıştır.
Radloff, bu yazıtı 7. yüzyıla tarihlemiş, runik yazılı yazıtların en eskisi olduğunu düşünmüştü. Bazin, yazıt metninde geçtiğini kabul ettiği koyun yılının 719 yılı olduğunu düşünmüş, yazıtı 720‟ye tarihlemişti. Rybatzki 2000: 209‟a göre gerek paleografik (yani yazı özellikleriyle ilgili), gerekse onomastik (yani özel adlarla ilgili) sebeplerden dolayı bu yazıt, Uygur Bozkır Kağanlığı dönemi başlangıcına ait olmalıdır. Bazı hususlar, bu yazıtın Uygur Kağanlığının ilk yıllarına, belki 744 veya 756 yılına tarihlendirilmesini desteklemektedir der.
Rybatzki, bu iddiasını üç sebebe dayandırır: Bunlardan birincisi, m harfinin biçiminin Orhon yazıtlarındaki standard biçimden oldukça farklı olması, ikinci sebep, oniki hayvanlı takvimin kullanışta bulunması, üçüncü sebep de teŋriken unvanının sıkça kullanılmış olmasıdır. Bunlardan m harfinin biçimi hakkında şunu söyleyebiliriz: Farklı yazılış, yazıcının başka bir ekolden yetiştiğini, yani yazıyı başka bir ustadan öğrendiğine işaret edebilir, fakat bunun yazıtın yaşı, tarihlenmesi ile ilgisi olması gerekmez. Oniki hayvanlı takvime (pek sık olmamakla birlikte) Orhon Yazıtlarında da başvurulmuştur ve yukarıda değinildiği üzere bu takvimin Ongin Yazıtında kullanıldığı büsbütün şüphelidir. Hükümdardan teŋriken (< *teŋri qan) diye söz edilmesi çok ilgi çekicidir, ancak bunun da yazıtın tarihi ile ilgisi yoktur: Rybatzki, bu sözcüğün, Uygur Kağanlığı çağına delalet ettiği fikrini Radloff 1895: 255 ve Klyaştornıy ve Tryjarski 1990: 66-67‟den almış olsa gerek. Teŋriken sözcüğünü Arkahnen yazıtında da bulan Klyaştornıy ve Tryjarski, Radloff‟un düşüncesine uyarak o yazıtı Uygur Kağanlığına bağlamışlar, Türk Kağanlığı yazıtlarında bu sözcüğün yerine tengriteg kullanıldığını yazmışlardır. Ancak, teŋri teg anlamı Tanrı gibi‟ olan bir sontakı grubudur; türemiş bir sözcük değildir. Bu bakımdan teŋriken sözcüğünü kullananlar, bir kişi hakkında teŋri teg deme imkânını kaybetmiş olamazlar. Dobrovits, bu yazıtın Uygur Kağanlığı döneminde değil, Orhun Türk Devleti döneminde, bu devletin ileri gelen kişilerinden biri için dikilmiş olmasını muhtemel görür. Dobrovits‟e göre Ongin yazıtı, Köl Tegin ve Bilge Kagan yazıtlarından birkaç yıl sonra meydana getirilmiş olmalıdır; onun yaptığı açıklamaları kabul etmemek için herhangi bir sebep göremiyorum: Bu yazıt, frazeolojisi ve dilbilimsel özellikleri bakımından adı geçen iki yazıta (pek) yakındır. Yazıtta, Aydın‟ın (2008: 22) belirttiği gibi, hem Köl Tegin‟in doğu yüzünün tepeliğinde bulunan dağ keçisi damgası, hem de yılanı andıran son damgasının bulunması, onu Uygur Kağanlığına bağlamamızı imkânsız kılmaktadır.
Çeviri
Ongin yazıtından elimizde kalanların çevirisi şöyle olmalıdır:
D1 Atamız ceddimiz Yama Kagan (yeryüzünün) dört tarafını düzenlemiş, bir araya getirmiş, bozguna uğratmış, yenmiş. O hükümdar öldükten sonra toplumdan yitenler yoksul (oldu) kazanmadık. Toplum toplumluğunu,
D2 hüküm süren hükümdarını yitirivermiş. Türk milleti doğuda güneşin doğduğu yere, batıda güneşin battığı yere ulaşıp güneyde Çine, Kızıl Dağ‟a ulaştı. (Düşman, Türk halkının) kız ve
D3 oğlanlarını, kahramanlarını balbal haline soktu. Türk milletinin adı yok olmaya yüz tutmuştu. Yukarıdaki Gök Tanrı, Türk milleti yitmesin, rehin olmasın diyecek olmuş.
D4 Ben, Kapgan ve Elteriş Kaganın toplumunun üyesi olarak dünyaya geldim. El Etmiş Yavgu‟nun oğlu, Eşvara Tamgan Çor Yogı‟nın kardeşi, (babamın,) Bilgä Eşvara Tamgan Tarkan‟ın cenaze törenini düzenlettirdim. Altmış beş amcam, yeğenim, [...] oğul[larım ...
D5 Bu Çinliler arasında ve kuzeydeki, ateş gibi olan Oğuz (kavmi) arasında yedi kişi düşman olmuş. Babam Bağa Hazretleri‟nin tarafına o zaman yürümüş, hizmetini ver[miş]. Tarduş olduğunda
D6 [Bağa] Hazretleri‟ne hizmet verdin diye buyurmuş. Orada (ona) Şad unvanını verdikten sonra Tokuz Oğuz ateş gibi düşmanmış, uluymuş, ilahi hazretleri yürü[müş ... U]lu olan biziz.
D7 Halimiz kötü. Azı çoğu gördün; savaşa erken çıkalım dermiş, şimdi, beylerim! dermiş. Azız diye korkmayıp yürüyeyim! deyip,
D8 Babam Şad, şöyle arzetmiş: ilahi hazret, aldım Orada kötülük bilmeyene
K1=9 Kamıl şehrine ulaştım, zarar gördüm (ama) aldım. Ordusu geldi, ahalisini bir araya topladım, savaştım. Beyi kaçtı. Oğuz bunca hizmeti vermemiş
K2=10 Gelirdik. ikisinin arasında ateş gibi düşmanlık çıkmış. Katılmayacağım‟ diye düşündüm. Meğer kutsal, anlayışlı (bilge) kaganı düşünüp hizmetimi verecekmişim. Ulaştığını almış yukarı çıktım. Eve ulaşmamın savaşı Düşman geldi, şehirleri basarak
K3=11 Gidip kardeşime, oğluma şöyle öğüt verdim: Baba(m) öne çıkıp Elteriş Kağan‟dan ayrılmamış, onu yanıltmamış. (Biz de) kutsal anlayışlı (bilge) kagandan ayrılmayalım, doğru yoldan sapmayalım. Diye öğüt verdim. Doğuya giden gitti, batıya giden gitti, ben, payıma düşene ant içerek hizmetimi verdim, ayrıldığı zamanda ulaştım.
K4=12 Her şey yukarıdaki göğün elinde; o (bizi) toplumdan yoksun kılmış, (sizi) kaybettirmiş. Güçlü kahraman kağanımdan ayrılıp gittiniz. Anlayışlı (bilge) babacığım, cenaze törenini (yaptım), kabrini kazandım Gök girerdim, iyi babacığım.
Yatay1 ]ye yazılı taşı
Yatay2 ]dim ebedi
Yatay3 babacığım
Yatay4 babacığım ayrıldın
Yatay6 iyi peder
Yatay7 babacığım
G1 orada gördüm
G2 babacığım vurduk. Ağabeyim Buyla
Tarihi bilinen ve bugüne kadar ulaşan en eski Türk yazıtıdır. Bir Köktürk erinin ilterişe katıldığını anlatan 6 satırlık bir yazıttır. Konu açısından oldukça basittir; fakat ilk yazıt olması bakımından çok önemlidir.
(bkz: Çoyren Yazıtı)