Kocaman siyah biraz da kirli bir valizin içine yerleştirilen eşya gibiyiz.
Özenle hazırlanmışız. Tamamımız bu dünyaya ait.
Kirletilmiş valize.
Nefes almakta zorlandığımız zamanlarda büyük ihtimalle üzerimize başka bir valiz geliyor. Biraz daha yenice. Belki başka bir kız. Belki de çok az parlak. Ama sade.
Her gün yeni bir insan. Her indirimde yeni bir elbise.
Burnu güzel. Rengi güzel.
Sevilmek istiyoruz sevmekten çok. Bir kerede tatil planlarımızı o yapsın istiyoruz. O alsın vanilyalı duş jelini. Ne bileyim işte. Sorsun mesela.
ne istiyorsun?
nasılsın?
hangi eteğine ütü yapayım?
Düşününce her indirimde 'ah buna aşık oldum hemen denemeliyim' diyen insanın her boşlukta 'ona aşık oldum' demesini yadırgamamamız gerekiyor.
Zaten Allah aşkına. Neden yargılıyoruz ki insanları?
istediği kıyafeti giyer, eskitir; bir kere bile giymeden toz bezi yapar.
istediği insanı sever, ayrılmaz ya da hiç başlamadan uzaktan sever.
Minisini de, türbanını da.
Sarışınını ya da esmerini.
Taşımaktan yorulduğumuz çantalarımız da var bizim. Bütün ağırlığından ve fazlalığından kurtulmak istediğimiz insanlar.
Olmuyor, yapamıyor, kurtulamıyoruz. Belki lazım olur diye diş fırçamızı da alıyoruz çantamıza, ya üzülürse diye en sevmediğimiz insanları davet ediyoruz partimize.
itiraf etmeliyim ki alışveriş manyaklığının anasını ağlatıyorum.
Sevdiğim zaman da aklımı ağlatıyorum. Mantık geri durmalı biraz. Aklımla aşık olamam ben. O gitsin mesela iktisat çalışsın, mezun olsun bir de işe girsin yeter. Ben kalbimle yaşarım.
Bir de minilerim tabi.