Halk yararına olan, merkezi yönetimin belirleyiciliğinin daraldığı, yerel yönetimlerin yetkilerinin arttığı ve kamusal hizmetlerin satılmadığı bir yerel yönetim anlayışı yürütülmelidir. Merkezi hükümet, ulusal ölçekteki nedenlerden kaynaklanan göçler, düzensiz nüfus artışı ve bölgeler arası eşitsizlikler gibi güçlüklerin çözümüne yardımcı olma dışında yerel ve bölgesel yönetimlerin kararlarına karışmamalıdır. Yerel ölçekte yönetimler güçlendirilmeli ve demokratikleştirilmelidir.
Kadınların yerel yönetimlerde temsilini artırmak için "en az temsil" hakkı getirilmelidir. Kadınların kentsel olanaklardan yararlanması güvence altına alınmalıdır. Kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz vb. için gönüllü kurumlarla yerel yönetimler ortak olarak kadın danışma merkezleri açmalıdır.
Eşitlikçi ve demokratik yerel yönetimler ve yerinden yönetim için, halkın karar süreçlerinde doğrudan söz sahibi, uygulamada ise sürekli denetleyici olabilmesi için; her yurttaş kamusal politikaların geliştirilmesini ve belirlenmesini, yaşadığı kentte öncelikli yatırımların nereye yöneleceği, sosyal yatırımlara ne kadar pay ayrılacağı gibi temel konularda kararlara katılabilmelidir. Mahallelerden başlayarak semt, ilçe ve ildeki yurttaşların doğrudan veya temsilcileri ile katıldığı, acil ihtiyaçlarını ve önceliklerini belirlediği toplantılarda yerel yönetimlerin gerçekleştirecekleri yatırımlar saptanmalıdır.
Yönetimin eylem ve işlemlerinin yöneticiler, uzmanlar ve halk tarafından tartışılacağı zeminlerle yerel demokrasi güçlendirilmeli, hem karar alma hem de uygulama süreçlerinde yurttaşların ve demokratik kitle örgütlerinin görüşlerine başvurulmalıdır. Yönetime katılmanın farklı biçimleri (halk oylaması, referandum, halk toplantıları, belediye meclis toplantılarına katılma, il ve ilçe meclisleri) bir arada bütünlüklü olarak uygulanmalıdır.
Kentsel ve kırsal alanların yönetimi, eko sistemlerin sosyal yaşamla birlikte düşünülmesini gerektirir. Yerel yöneticiler, yeşil alanın insan yaşamıyla ilişkisini iyi kavramalıdır. Kente, kentin değerlerine karşı işlenen, kente zarar veren eylemler kent suçu olarak ele alınmalıdır.
Bölge ve kent planlamasına ilişkin kararların alınması ve uygulanmasında tarihsel mirasın ve tarihsel dokuların korunması esas alınmalı, toplumsal ve tarihsel dokunun sahiplenilmesi için çalışmalar yürütülmeli, gündelik taleplere çözüm getirse bile, hiçbir gerekçeyle tarihsel dokunun tahribine izin verilmemeli, tarihsel çevre, ulusal ölçekteki denetim mekanizmalarıyla koruma altına alınmalıdır.
Özellikle yerleşme ve kentleşme sürecinde, süreci denetim altında tutacak, yönlendirecek bir planlama kaçınılmaz bir gerekliliktir. Meslek örgütleri ve sendikaların da içinde yer alacağı demokratik planlama sürecinde bölgesel ve kentsel kalkınma planları oluşturulmalıdır. Böylelikle ekonomik, sosyo-kültürel, çevresel ve jeolojik veriler ışığında belirlenen gereksinmeler doğrultusunda bir kentsel gelecek tasarlanmalıdır.
Ülkemizde yaygın afet riskleri dikkate alınarak (deprem- sel-heyelan-çığ-endüstriyel/kimyasal etkiler), yerleşim ve sanayi alanlarına dönük "afet merkezli planlama çalışmaları" yapılmalıdır. Mevcut yerleşim kararları gözden geçirilmeden yeni adımlar atılmamalıdır. Sürece başta TMMOB ve üniversiteler olmak üzere ilgili kurumların katılımı sağlanmalıdır.
Marmara Denizi'nde olması muhtemel deprem nedeniyle ve diğer risk saptanan bölgelerdeki hazırlıklar, riski azaltmaya dönük ve kamusal sorumlulukla yürütülmelidir.
Söz konusu bölgelere yeni göç edenlerin konut, arsa ve altyapı ihtiyaçlarının giderilmesi için yerel yönetimlere merkezi hükümetten özel destekler sağlanmalıdır. Buralarda yaşayanların iş, eğitim ve sağlık sorunlarının hızla çözüme kavuşturulması için bir yatırım programı uygulanmalıdır.
Merkezi yönetimin bölgeler ve kentlere ilişkin genel düzenleyici ilkeleri ışığında, kentsel yaşamın yeniden düzenlenmesi, kent arazilerinin kullanımı ve kent planlaması ile ilgili karar süreçlerinde, yerleşim, ulaşım ve alt yapı hizmetlerinin sağlanmasında yöre sakinlerinin doğrudan ya da temsilcileri aracılığıyla verdikleri kararlar belirleyici olmalıdır. Kent arazileri üzerinde spekülasyona son verilmelidir.