Anasının elinden tutarak yürüyordu,
Düşman askerlerini gezerek görüyordu.
Diyordu anacığım evimize varalım,
Diz çöküp ağlayarak Allaha yalvaralım.
Duamızı duyarak yüzümüzü güldürsün,
Mehmetçiğin süngüsü onları yere sersin.
Sözünü bitirmeden bir devriye göründü,
Yabancı erkek için kadın biraz büründü.
Dedi Kâmil evladım biraz yaklaş yanıma,
Adamın bakışları dokunuyor kanıma.
Artık hiç vakti yoktu, birazcık durmak için,
Kısa yol bulmalıydı evine varmak için.
Heyhat ki birdenbire, bir süngü parlamıştı,
O köpek soylu düşman, kadına hırlamıştı.
Her halinden belliydi "yüzünü aç" diyordu,
Vahşi bir ihtirasla sevinip gülüyordu.
Küçük Kâmil ağlayıp bir âh etti derinden,
Bir taş kucaklayarak fırlatmıştı yerinden.
O küçük pençesiyle yerden aldığı taş,
Bu namus hırsızının kırılsın diye başı.
Bütün iman gücüyle ileriye atmıştır
Fakat düşman süngüsü sağ yanına batmıştı.
Kanları fışkırarak düştü upuzun yere,
Anasının feryadından dile geldi dağ, dere.
işte o gün Antepin ayranı kabarmıştı,
Ve cefa çemberini kanıyla koparmıştı.
Bu millet asırlardır namusunu koruyor,
Tarihten daha eski ve daha dik duruyor.