atatürk'ün resimlerinin, gençliğe hitabenin falan ders kitaplarından kaldırıldığını gördükten sonra, keşke bitirdiğim okula ihanet etmeyeydim de öğretmen olaydım, bok var bankada. diye düşündüm.
öğretmen olmayı tek isteme sebebim bu şerefsizler! sırf bu şerefsizlere inat -gerekirse tek başıma- müdürüyle de, milli eğitimiyle de, müsteşarıyla da, bakanıyla da boğuşurdum heralde. pek geç kalmış sayılmam fakat neredeyse 30 yaşından sonra çocuklara neler verebileceğimi düşünüyorum.
pek fazla ders ve teorik bilgi hakkında yardımcı olamayacağım kesin, yani kalkıp onlara on numara bir matematikçi, tarihçi, coğrafyacı olamayacağım kesin, belki okuma yazmayı bile öğrenemeyecekler ikinci sınıfın sonuna kadar ama en azından okumayı söktüklerinde ödev yapmak yerine kitap okumalarını, güncel konuları araştırmalarını salık verebilirim. toplama çıkarmadan çok, olayları anlamaları konusunda onlarla analiz yeteneklerini geliştireceğim kesin!
peki ya bunlar onların işine yarar mı? ya adamlar duyarlı birer birey olmak yerine, yahu anam babam var benim, doktor olcam ben, mühendis olucam ben derlerse? hocam benim çalışmam gerek derlerse? işte o zaman yetersiz kalırım onlara. o yüzden yapamıyorum bu mesleği, giremiyorum şu çirkin milli eğitim in içine. yüzlerine yüzlerine çemkiremiyorum şerefsiz idarecilerin.
ailesinden ayrılmaktan korkan, görev yerinin çok ücra olmasından korkan, soruşturma geçirmekten korkan öğretmenlerin aksine, hiçbir bağı ve bağlantısı olmayan bir herif olarak, o pezevenk idarecilerin suratına suratına, bakıp yüksek sesle çocuklara istiklal marşını okutamadığım için canım sıkılıyor.
bakalım belli de olmaz. memuriyet için gerekli yaşı 35 e çekmişler. bakarsın sırf piçliğine bir gün bu görevi yaparım.