ikinci dünya savaşına fiilen girmese bile yanıbaşındaki alman tehdidi nedeniyle 50 tümen oluşturan, uzun yıllar yaptığı savaşların yorgunluğunu yaşayan türkiye'nin belki de en zor günleridir.
ismet inönü'yü pek sevmesem de ekmek karneyle dağıtıldı diye de onu suçlayamam. almanya'nın 1941 haziranında sovyetler birliği'ne yönelik başlattığı barbarossa harekatından önce güneyi emniyete almak için balkanlarda başlattığı harekat sonucunda bazı ülkeler kendi isteğiyle (bulgaristan-romanya-macaristan) müttefik olarak bazılarıysa silah zoruyla (yunanistan-yugoslavya gibi) işgal edilerek alman nüfuzuna girdi. abartısız dünyanın en güçlü kara ve hava kuvvetlerine sahip alman orduları trakya sınırımıza 100 km kadar yaklaşmışken türkiye elbette hitler'in inönü'ye yazdığı övgü dolu sözlerle dolu mektuba güvenip elini kolunu bağlayıp oturamazdı ve oturmadı da. savaşın gelişimi doğrultusunda yokluklardan varedilen 50 tümen eksik silah, teçhizat ve malzemesine rağmen tıpkı önceki büyük savaş ve sonrasındaki mücadele gibi kanının son damlasına kadar memleketi savunmaya hazırdı.
o dönemde istanbul ve batısındaki illerde yerleştirilen uçaksavarlar biri; (img:#323560)
ayrıca türkiye'nin en önemli ihraç ürünlerinden olan kromu almanya alıyordu. türkiye kromla birlikte almanya'ya yapılan anlaşma gereğince bazı tarım ürünlerini de satıyordu. şimdi durumun daha iyi anlaşılması için olayı biraz daha açalım. savaş başlamadan evvel türkiye ingiltere-fransa tarafında yer almak istiyor ve bu devletlerle saldırmazlık anlaşması imzalıyor. tabi tüm dünya gibi türkiye de sovyet rusya'nın savaştan kısa süre önce almanlarla saldırmazlık paktı imzalayacağına ihtimal vermiyor. savaş başlamış ve fransa ile ingiltere acı yenilgiler almıştır, bu sırada almanya ile sovyetler gayet samimiler, ama türkiye endişeli. almanya'ya karşı olan cepheyle saldırmazlık anlaşması var ama ihracatın çok önemli bir kısmı düşmanmış gibi görünen almanya ile. abd ve ingiltere tank ve silah yapımında kullanılan kromun almanya için önemini biliyor ve türkiye'ye ihracatı durdurması için nota üstüne nota veriyor. inönü churcill'e kromu ingiltere'ye satmayı öneriyor ama churcill buna da yanaşmayınca türkiye almanya ile ticarete devam ediyor. ingiltere ilerleyen dönemde tehditlerinin ve baskılarının sonuç vermemesi üzerine türkiye'den almanya'ya krom taşıyan 'krom' isimli türk şilebini denizaltılarıyla batırıyor. bu olaydan sonra türkiye ihracatı yarı yarıya azaltmak durumunda kalıyor. krom ticareti savaşın son yılı olan 1945'te tamamen duruyor türkiye ayrıca japonya ile diplomatik ilişkileri de noktalıyor ama o başka entrynin konusu. he unutmadan mart ayı bitmeden de almanya ve japonya'ya savaş ilan ediyoruz.
özetle türkiye istiklal savaşı'nın yaralarını yeni sarmış ve ekonomik olarak yeterince gelişmemiş bir ülke iken 5 kıtaya yayılan bu savaşın içinde kalmış ve adeta cambaz gibi yürütülen politika sayesinde savaşın dışında kalabilmiştir. bazı dönemler ekmek istihkakı asker ve ağır sanayi işçileri için günlük 750 gramken diğer vatandaşlara 350 grama kadar düşürülmüştür.
öte yandan savaş başladıktan sonra ingiltere genel seferberlik ilan etmiş ardından et, süt, salam ve yağ gibi gıdaların satışında karne uygulamasına geçmiştir. japonya da ise son yıla kadar karne uygulaması olmamasının sebebi abd karşı taarruzları başlamadan önceki yaklaşık 1 yıllık dönemde japon donanmasının güneydoğu asya'da avrupa kıtasından büyük bir yüzölçümüne sahip bölgeyi işgal etmesi ve sömürmesidir. japonlar işgal ettikleri filipinler-malaya-burma gibi ülkelerden yalnızca petrol ve kauçuk değil başta pirinç olmak üzere yüzbinlerce ton gıda maddesini de ülkeye taşıdı. ve savaşın sonlarına doğru kıtlık tehlikesi başgösterdi. aynı şey 1945'te berlin'de de yaşanmıştır.