Edebiyatçıların 'mavi' rekle ne alıp veremediği var anlayamıyorum.
Mavinin içerdiği bu taşkın sevinçle Nazım Hikmet,
Ne güzel şey hatırlamak seni / Bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elini, derken Attila ilhan
Belki Haziranda mavili çocuksun / Seni kimseler bilmiyor ah bilmiyor, demektedir.
Celal Sılay'ınki bir Mavi Randevu'dur: Mavi bir elbiseyle gelmiştin gökyüzü maviydi /Getirdiğin rüzgârla ev kokuyordun / Kolun koluma değiyordu, omzun omzuma /Mendilin maviydi gökyüzü maviydi.
Neticede mavi, tek mavi değildir, tonu, mizacı çoktur.
Anna Karenina, giysisini hazırlayan hizmetçisini azarlar örneğin, "Prusya mavisi bana yakışmaz, kimseye de yakışacağını zannetmiyorum." diye.
Aslında mavinin kabahati yoktur, sadece aşk bitmeye yüz tuttuğu için Anna kendisini eskisi kadar güzel hissetmemektedir.