dört yaşında bir erkek evladı olan bir baba olarak gece gece, özellikle "mağara" sahnesiyle, ağzıma sıçmış bir filmdir bu. üzerine uzandığım çekyata istemsiz olarak daha bir kaykıldığımı, kucakladığımı falan farkettim sahne bitince.
filmi kapitalizme hizmet eden, salt paranın mutluluk getirdiğini empoze eden bir film olarak algılayan che'nin sol taşaklarına tez zamanda baba olmalarını ve bir oyuncakçıdan sırf şımarmasın, otu boku tutturmasın diye (paranız olmadığından değil) oğlunuzun istediği bir oyuncağı almadığınızda suratında beliren ifadeyi seyretmelerini salık veriyorum. ya da vazgeçtim üremeyin siz lan!
chris'in final sahnesinde aldığı iyi haber sonrası bunu kutlayacak kimsesinin olmaması (amca, dayı, hala, teyze vs.) kendi kendini sokağa atması ve sonunda oğluna sarılıp mutluluğunu paylaşması ayrı koyar adama ve amerikan rüyası denen sikindiriğe ağız dolusu sövdürür.
will smith hayvan gibi oynamıştır, oğlu hayvan oğlu hayvan gibi oynamıştır.