7. sayıştay ve danıştay başta olmak üzere adli ve idari yargıya, anayasa mahkemesi'ne, içişleri ve milli eğitim bakanlıkları dahil devletin stratejik önemi haiz tüm kurum ve kuruluşlarına ötedenberi sızma çabası içinde bulunan fethullahçılar, türk silahlı kuvvetleri içinse özel bir (infiltration) stratejisi izlemektedirler. saptanan fethullahçı ajanların ordu ile ilişkisi yüksek askeri şura kararları ile kesilse de, bu stratejinin mimarlarının ve yöneticilerinin yaptıkları bugüne kadar yanlarına kâr kalmaktaydı. şimdi, gecikmeli de olsa, bu sızma girişimlerinin sorumluları da -başta hocaefendileri, bölge ve il imamları, askeri okul sınavları için özel ders veren dersane yönetici ve öğretmenleri olmak üzere- geriye dönük olarak hesap vereceklerdir (gelecek sayıda, fethullahçılara uygulanacak askeri ceza mevzuatının yanısıra, imralı ve diğer askeri hapisanelerde beyazsaray- konuklar için uygulanan günlük program verilecektir. takip eden yazılarda da fethullahçı yapılanmanın tüm sorumluları; şûra üyeleri, kıta ve ülke imamları, bölge ve il imamları, medya ve eğitim sorumluları, temsilciler, emniyetçiler ve de üst düzey bürokratların isimleri çarşaf listeler halinde deşifre edilecektir -n.h.).
8. bizzat kendi yandaşlarının açıklamalarına göre, hocaefendileri, yakın zaman öncesine kadar türk devletinin istihbarat örgütlerine ajanlık yapmaktaydı; bir başka ifadeyle gerekli ve önemli bulduğu sakıncasız bilgileri -sırf gizli ilişkilerin ve amacın örtülmesine yönelik olarak (second cover)- türk ilgili makamlarına iletmekteydi. cıa ile bağlantının gelişmesinden sonra bu tür enformasyon hizmeti, (double-agent) statüsü içinde bir süre daha devam etti. cıa bağlantısı, fethullahçıların ve de hocaefendilerinin yerinde yani kendi vatanlarında taraf değiştirmeleri (defection in place) sonucuna yol açtı; ta ki bu çarpık ilişkiyi türk silahlı kuvvetleri ve mit farkedinceye kadar kamuoyu onları "barışın, hoşgörünün, uzlaşmanın" simgesi olarak tanımaya devam etti...
9. fethullahçılar, bir yandan türk silahlı kuvvetleri'ne sızmaya çalışırken, diğer taraftan malûm hasım ülke istihbaratçıları tarafından öngörülüp geliştirilen (active opposition) stratejisi çerçevesinde alternatif aktif direniş oluşumunu da hızlandırdılar. pompalı tüfek satışlarındaki patlamanın, yaz kamplarında uzak doğu dövüş sanatlarının öğretilmesinin yanında, çok daha etkili olarak polis kolejlerine ve polis akademisine el attılar. alternatif silahlı kuvvetler, böylece 1975'lerden itibaren giderek güç kazandı. buralardan mezun olan fethullahçılar, tercihan polis okullarına, eğitim, istihbarat, personel, bilgi-işlem birimlerine dağılıp kadrolaştılar. emniyet içindeki nakşi-fethullahçı çıkar kavgasına dayalı anlaşmazlık sonucunda, yakın tarihte ilk ve son kez olarak fethullahçılar aleyhine -eksik de olsa- bir rapor yayınlandı. ancak bu raporu yayınlayanlar, yaklaşık on yıldır süregelen ama hiç kimseyi rahatsız etmediği anlaşılan "telekulak" skandalı gerekçe gösterilerek tasfiye edildiler. cüretlerini iyice artıran fethullahçı emniyetçiler, son kaset olayından sonra abd'ne sığınan hocaefendilerine resmi koruma sağlama çabası sergilediler. hiç şüphesiz, hakkında dgm tarafından hazırlık soruşturması yürütülen hocaefendiyi devletten maaş alan emniyetçilerin tabiri caizse -kulağından tutup- türkiye'ye getirmeleri gerekmekteydi. ama öyle olmadı, devletin parasıyla -hem de tüm yasal harcamaları karşılanarak- bu ülkeye gönderilen bir başkomiserin moral anlamda "koruma" görevini üstlenmesi, etki ajanlarının gücünü gösteren bir çelişkiyi de ortaya koydu. özellikle sözkonusu başkomiserin görevini uzatma belgesinin altında imzası olan sadettin tantan'ın hâlâ görevini sürdürüyor olması ve de diğer imza sahibinin (dönemin içişleri müsteşarı) şimdi ankara valiliği görevinde bulunması, sözkonusu çelişkinin boyutlarını gösteren çarpıcı örnek oldu. bilindiği kadarı ile, gerek basında yeralan emniyetçi fethullahçılara ilişkin haberlere, gerek devletin diğer istihbarat kuruluşlarının arşivinde mevcut bilgi ve belgelere ve gerekse de mgk'nın yakın takibine rağmen, emniyet disiplin yönetmeliği, bu şeriatçı organize suç örgütü üyelerine değil de, onlara karşı olan memurlara karşı işletildi. örneğin, geçtiğimiz yılın sonunda, fethullahçı kadrolaşmaya karşı dikkat çeken ankara emniyet müdürlüğü'nün ünlü raporuna katkıda bulunan emniyetçilerin tamamı dahil, 38 kişiye çeşitli disiplin cezaları verilirken, aralarında hiç fethullahçının bulunmaması oldukça dikkat çekiciydi. oysa, "telekulak" olayının gerçek faillerinin fethullahçılar olduğunu duymayan kalmamıştı. hatta, alaattin çakıcı ile eyüp aşık arasındaki telefon görüşmesinin kasetlerinin, keza korkmaz yiğit ile ilgili kasetlerin hükûmeti sonlandıracak sonuçlar vermesi, fethullahçıların mit ve genel kurmay istihbaratı'na muadil ve alternatif bir sivil istihbarat örgütü kurma çabalarını hızlandırdığı kaydedilmişti. bu örgütün, (audio surveillance) hizmeti, cemaati gizlemeye yönelik yanıltıcı bilgi (build up material) üretme hizmeti dahil, tüm teknik hizmetlerini fethullahçı emniyetçilerin yürüteceği, siyasilere ve de hedef kişilere yönelik tehdit-şantaj amaçlı özel bilgi bankası gibi çalışılacağı öğrenilmişti. bu duyumların üzerine gidildi mi? kim gidecekti? başbakan mı, yoksa yardımcıları mı, yoksa içişleri bakanı mı? yoksa, diyorsunuz, "mütareke istanbulunun işbirlikçi osmanlı devlet adamlarının ruhları ankara'da mı dolaşmakta?!."
fethullahçıların abd casusu, etki ajanı, yönlendirici ajanı ya da kısaca nüfuz casusu olmadığını bugüne kadar iddia eden çıkmadı. hatta kendi yayın organlarında bile bu yolda bir inkâr sözkonusu olmadı. fethullahçılar, hocaefendileri abd'nde (refugee) statüsünde kalıcı olmadığını iddia etseler de, cıa nezdinde tüm fethullahçılar, (walk-in) tabir edilen bir kategoride tutulmaktadırlar; yani kendi ayaklarıyla ve gönüllü olarak ajanlık hizmetini talep ederek gelmişlerdir. fethullahçılara göre, nasıl humeyni zorunlu sürgün sonrası bir gün iran'a dönmüşse, hocaefendileri de öyle anlı-şanlı bir biçimde dönecek ve doğrudan çankaya'ya oturacaktır. bu beklentinin devamında, abd ise, küreselleşme önünde en tehlikeli bir ulus-devleti ortadan kaldırmanın, yerine kendi ılımlı, uysal müslüman patriğini getirmenin nimetlerini görecektir. ancak çift taraflı bu beklentiler, fethullahçı gerçeğini ifadeye yeterli olmamaktadır. fethullahçılar, asla ve asla abd'ye sığmayacak, cıa ile yetinmeyecek büyük ihtiraslara sahiptirler. "kâinat imamlığı"nı hiyerarşide en üst makam olarak kabul eden fethullahçılar, her konuda olduğu gibi ajanlık konusunda büyük düşünmekte ve büyüğe oynamaktadırlar. bir yandan abd ile ilişkiyi sürdüren fethullahçılar, diğer yandan vatikan, fener rum patrikhanesi, musevi hahambaşısı derken, farklı ülkelerin istihbarat servisleri tarafından yönetilen-yönlendirilen çeşitli uluslararası kuruluşlarla da paslaşmaya başlamışlardır. kimi zaman lordlar kamarası'nda ingiltere kraliçesi adına lord rotherham'ın elinden "ingiltere'ye üstün hizmet ödülü" alan fethullahçılar, kimi zaman ispanya'da "leaders club", "editorial office" gibi kuruluşlardan ya da orta asya'da faaliyet gösteren "booruker vakfı" gibi ngo (!)'lardan ödül almaktadırlar. örneğin, özbekistan'da 21 okulun, hong kong'da ise 1 okulun kapatılmasından sonra, gerek çin halk cumhuriyeti'nin ve gerekse özbekistan'ın üzerinde büyük nüfuz sahibi olan almanya ile de temas kuran fethullahçılar, alman dış istihbarat servisi olan bnd'nin tavassutuyla, ilk adımda afganistan'daki okul sayısını 6'ya yükseltmişlerdir. bnd bağlantısı dolayısıyla almanya'nın iç istihbarat örgütü olan "federal anayasa'yı koruma teşkilâtı"nın desteğini de otomatikman alan fethullahçılar, yaklaşık 2.400.000 vatandaşımızın yaşadığı bu ülkede, himmet parası toplama ve yandaş-mürit kazanma amacına yönelik olarak köln, hanover, münih, ausburg, stuttgart gibi türklerin yoğun olara yaşadıkları tüm şehirlerde "y. burg a.ş." gibi şirketlerin yanısıra, "dost yolu derneği", "türk alman akademisyenler birliği", "islâm din birliği" gibi çok sayıda aktif çalışan örgüte sahip olmuşlardır. anlaşılacağı üzere, fethullahçılar sadece cıa hesabına çalışan tek taraflı ajan değil, (double-agent) olarak da piyasalarını yükseltmişlerdir. ingiltere'de de okul açan ve londra'da büyük bir merkez binası satın alan fethullahçılar, ingiltere'nin dahilde yabancılara dönük faaliyet gösteren mı5 ve dış istihbarat servisi mı6'nın uzak doğuya yönelik faaliyet gösteren departmanı (cıfe) ve orta doğuya yönelik faaliyet gösteren departmanı (meıc) ile okullar konusunda müşterek çalışma yürütmektedirler. daha çok yakın zamana kadar nakşibendiler ve ismailiye mezhebi mensupları üzerinde tartışmasız kontrol gücüne sahip olan ingiltere, fethullahçıları desteklemekle türk müslümanları konusunda da söz sahibi olma niyet ve iradesini ortaya koymuştur.