etki ajanlarının seçiminde ve eğitiminde kullanılan yöntem, biraz farklılıkları ile ab ülkeleri için de sözkonusudur. kendi ülkelerinde yaşayan yüzbinlerce türk işçi ailesinin temel gereksinimi olan resmi türk ilkokullarının bile açılmasına izin vermeyen, buna karşılık türkiye'de her derecede eğitim kurumuna sahip olan avrupa ülkeleri içinde başı ingiltere ve almanya çekmektedir. ülkemizde ingilizce, almanca, fransızca, italyanca gibi dillerin yaygınlaşması hatta eğitim dili olması için her türlü çabayı sarfeden ab ülkeleri, etki ajanları sayesinde türkiye'nin olası tepkisinin ya da misilleme politikası uygulamasının önüne geçmektedir. örneğin, dünyaya yayılmış ingilizce eğitim veren (haftada 25 saat ingilizce, 3 saat türkçe) 300'e yakın okulun sahibi olan fethullahçıların, ingiltere'de lordlar kamarası'nda düzenlenen özel törenlerle hemen her yıl ingiliz dili ve kültürüne hizmet yüksek ödülü almaları sıradan bir tesadüf değildir. ingiliz istihbarat servisleri mı5 (iç) ve mı6 (dış), türkiye'deki etki ajanlarını, ingilizce eğitim almış ya da ingiltere'de yüksek öğrenim yapmış adaylar arasından seçmektedir. ab'ye rağmen abd'nin müttefiki olarak ön plana çıkan bu ülke, etki ajanlarını salt yüksek öğrenim mezunlarının yanısıra, türkiye'deki kürtçülerden, şeriatçılardan, dhkp-c, tikko militanlarından ve hatta uyuşturucu mafya babaları arasından da seçmektedir. almanya ise, etki ajanlığında ağırlıklı olarak kendi ülkesinde yaşayan 2.400.000 türk vatandaşı arasındaki yüksek öğrenim gençliğini hedef almaktadır. humboldt vakfı, heinrich böll vakfı gibi aracı kuruluşlar, uygun aday öğrencilerin yanısıra, maddi çıkar ve sürekli destek karşılığı saptadıkları türk akademisyenlerini ve yerel politikacıları da, alman anayasayı koruma teşkilâtı (bfv) ve dış istihbarat örgütü'nün (bnd) kapsamlı eğitim programlarına dahil etmektedirler. bugün almanya'da türkiye'deki tüm şeriatçı yapılanmalar (milli görüşçüler, kaplancılar, yeniasyacılar, fethullahçılar, hizbullahçılar, nakşiler, ticaniler, süleymancılar, kadiriler, ibda-c'ciler, hizbüttahrirciler, nizam-ı alemciler vd.), bağlantılı ülkücüler, etnik sorunlu ayrılıkçılar (kürtçüler, pontusçular, arnavutçular, gürcüler, boşnaklar, pomaklar, tahtacılar, çerkezler vd.) marksist terör örgütleri (dhkp-c, tikko vd.) mevcuttur. tümü de bfv'nin kontrolündedir. böylece almanya, üst düzey etki ajanlarının yanısıra, himayesindeki -daha doğrusu sevk ve idaresindeki- bu tür cumhuriyet karşıtı militan yapılanmalar sayesinde türkiye'yi de karıştırma ve yönlendirme gücüne olmuştur. yunanistan ise suriye'den farklı olarak, rum kökenli gençlerimizi özel eğitime tabi tutmak yerine, türkiye'deki rejim karşıtı tüm idelojik unsurlara (dhkp-c, tikko, pkk vd.) kucak açmakta; istihbarat servisi kip'in sevk ve idaresinde başta bomba eğitimi olmak üzere terörist eğitimi olanağı ve parasal destek sunmakta; sığınmacılara geçici iskân yeri (lavrion kampı vd.) ile ilâveten güney kıbrıs cumhuriyeti'nin tüm olanaklarını sağlamaktadır. almanya kadar geniş kapsamlı olmamakla birlikte, fransız dst ve dgse, isveç'in foe ve sabo, bulgaristan'ın ds, romanya'nın dıe, hollanda'nın bvd servisleri de, kendi çaplarında etki ajanı ve de ajan-provokatör yetiştirme çabası içindedirler.
müslüman ülkelerin türkiye'de etki ajanı temininde en uygun mekânları, tarikatlara ait tekkeler, şeriatçı siyasi kuruluşlar, dernekler, vakıflar ve de maalesef bazı bölgelerde camilerdir... türkiye'de sayısal yönden en çok etki ajanına, ajan provokatöre ve de eli kanlı teröriste sahip olan iran, bu iş için istihbarat servisleri savama ve vevak'ı görevlendirmiştir. bu servis elemanlarının saptadıkları aday öğrenciler, kum kentindeki medreselerde dinsel eğitimden geçirildikten sonra askeri ve siyasal eğitime tabi tutulmaktadır (2). şah döneminde sadece türkiye'den kaçak yollardan giden şiiler (caferiler) profesyonel eğitime alınırken, günümüzde mezhep farklılığı "islami devrim" kıstasından hareketle artık önemsenmemektedir. suudi arabistan ise, adayları belirledikten sonra cidde ve riyad'daki üniversiteleri ile mısır'daki el-ezher üniversitesi'nde eğitime almaktadır. suudi arabistan'ın, profesyonel eğitiminde tıpkı iran'ın caferi olma koşulundan vazgeçmesi gibi, vahhabi olma koşulundan, taktik gereği vazgeçtiği gözlemlenmektedir. bu ülkenin etki ajanları ile ilişkisinin sürekliliği, hac organizasyonları ile doğrudan ilgilidir. suriye muhaberatı ise, ırak'daki saddam karşıtlarını "birleşik cephe" kapsamında çok yönlü eğitirken, türkiye'de -özellikle de hatay'daki- arap kökenli aday gençlerin eğitimleri ile de yakından ilgilenmekte; rejim karşıtı her türlü ideolojik ve etnik yapılanmaların özellikle askeri eğitimine lojistik destek vermektedir.
adayları kendi ülkesinde özellikle eğitme çabası olmayan ülkelerin başında ise çin halk cumhuriyeti, rusya federasyonu ile israil gelmektedir. çin halk cumhuriyeti'nin istihbarat örgütü olan grı, yönlendirici ajan adaylarını, dış ülkelerdeki maocu yapılanmalardan belirlemekte; birey olarak ele almaktan daha çok, örgütsel disiplini ve kullanımı öngörmektedir (3). rusya federasyonu, eski sovyet dönemindeki ideolojik sevk üstünlüğünü kaybetmişse de, kendi topraklarında "askeri eğitim" ve "diplomatik koruma" ya da "gözyumma" gibi lojistik destekler karşılığında pkk gibi belli terörist yapılanmalara hâlâ söz geçirebilmektedir. israil'in mossad'ı ise, dünyadaki tüm musevilerin birer profesyonel servis ajanı olduğu inancından hareketle, ırkçı yobazlığını sürdürerek, profesyonel etki ajanı yetiştirmek yerine satınalınabilir aydınları kullanmayı yeğlemektedir. örnekleri çoğaltmak elbette ki mümkündür.
2. türkiye'deki etki ajanı borsası: fethullahçılar...
mevcut şeriatçı yapılanmalar içinde eğitime, dolayısıyla insana en fazla yatırımı yapan; abd'nin tüm dünyada tarikatlara öngördüğü modeli ülkemizde en iyi uygulayan fethullahçılar, laik cumhuriyetimizin öncelikli en büyük tehdidi konumunda. arkalarındaki dış desteğin abd olduğunu bugün artık türkiye'de de, dünyada da bilmeyen yok. bilindiği gibi, bu illegal yapılanmanın liderinin müritleri tarafından verilmiş "hocaefendi" ünvanı da devrim yasalarına göre suç. ancak, suç olmasına karşın ülkemizdeki kimi etki ajanlarının, üstlendikleri tüm resmi sorumluluklara karşın, sözkonusu elebaşıları tanımlamakta kasden "hocaefendi"yi kullanmakta ısrar etmeleri, diğer illegal şeriatçı yapılanmalar için de özendirici faktör oluşturmuştur. artık, süleymancılar, nakşiler, vilayet imamları için bile hocaefendi ünvanını alenen kullanmaya başlamışlardır. dolayısıyla yurtiçinde ve dışında laik hukuk devleti aleyhine faaliyet gösteren hocaefendilerin yanısıra, hatta ahirete intikal ettikten sonra bile müritleri tarafından bu ünvana lâyık (!) bulunan hocaefendilerin sayısında da tuhaf bir artış gözlemlenmektedir.
konumuza dönersek, işte bu hocaefendilerden biri, bir yılı aşkın bir süredir abd'de "zorunlu ikâmette". nedeni, şayet dönerse, büyük bir olasılıkla, türk silahlı kuvvetleri bünyesine sızma girişimine azmettirmek ve bu amaçla gizli teşekkül oluşturmak suçlaması ile açılacak davalardan yargılanacak. cumhurbaşkanlığı seçimlerinden yargıtay'a, kendi deyimleri ile adliyeden mülkiyeye, maariften emniyete kadar kadro gücünü kanıtlayan; avrasya ölçüsünde dağıtımı yapılan bir gazete ile "yeryüzü kanalı" iddiasındaki bir televizyona, yılda 1 katrilyon tl'nı aşan ciro yapan yüzlerce şirkete, yurtiçinde ve dışında 300 civarında okula, onbinlerce ışıkevine, yüzlerce öğrenci yurduna, yüzlerce dersaneye, yurt içinde ve dışında üniversitelere, -çoğu iyi derecede yabancı dil bilen öğretmen ve dış ticaret uzmanı- onbinlerce profesyonel personele, en az 25 milyar dolarlık bir mal varlığına sahip bulunan bu illegal yapılanmanın hocaefendisi, iç ve dış desteklerine, dgm'de sırf vatanına dönebilmesi için özel (!) surette tck 313'e indirgenen davasına rağmen, türkiye'ye dönemiyor. oysa, dönse, belki de başbakan dahil tbmm'nde grubu bulunan tüm partilerin liderleri "geçmiş olsun" ziyareti için sıraya girecek. ama nerede? imralı'da mı, işte o dönmediği-dönemediği için de hiç kimse ziyaretçi kabul edeceği resmi koğuş binası hakkında bir tahmin yapamıyor.