fethullah hoca'nın gözü yaşlı vaazları çok etkili oldu. 1978'de yayınlamaya başladığı sızıntı dergisi etrafında oluşan beyin takımına sahipti. msp'lilerin teşkilatlarının desteği de buna eklenince fethullah gülen ve cemaati etkili bir cemaate dönüşmeye başladı. yeni asya cemaatinden kopan, ama msp'nin gölgesinde kalan fethullah gülen cemaati, bu hamlelerle cemaatler arasında üçüncü sıraya yükseldi. yazıcılar ve diğer nurcu gruplar zaman içnde etkinliklerini yitirmiş, çoğu fethullah hoca'nın cemaatinde yer almaya başlamıştı.
fethullah gülen yeteri kadar güçlendiği inancına varınca msp'lilikten de kurtulması gerektiğine karar verdi. yurt müdürlüğü, cemaatin çeşitli kurumlarındaki görevler, dersane sorumlukları gibi çekirdek kadrolar, msp'li olanların elinden alınıyor ve kendisini fethullahçı kabul edenlere devrediliyordu.
çoğu kimse bu dönüşümün farkında değildi. yapılan değişiklikler 'hizmette nöbet değişimi' olarak sunuluyor ve öyle değerlendiriliyordu.
fakat bir süre sonra msp'liler durumu fark ettiler. bu yüzden ortaya "msp'lilik-fethullahçlık" tartışmaları çıktı. 'nazik' başlayan tartışma giderek sertleşti. fethullah gülen 24 haziran 1980'de yaptığı bir vaazda isim vermeden msp'yi ve msp'nin yayın organı milli gazete'yi eleştirince, kapalı devre süren tartışmalar açığa çıktı.
bu olay, fethullahçılarla msp'lilerin ilk gerginliğiydi. bu sürede fethullahçılar msp'lilerin öfkesi ve görülmedik tepkisi yatışsın diye sessiz kalmayı tercih etti. bu süreç içinde kendilerini bu noktaya getiren msp'lilerin büyük bölümünü, bazı müridlerini de kaybetti fethullahçılar. ama, msp'lilerin öfkesi ve tepkisi zamanla yatıştı. iki taraf da birbirlerini 'kazanmak' düşüncesiyle hareket ediyordu. msp yönetimi fethullah gülen'e karşı açıktan tavır almamıştı. erbakan da, açıktan fethullah gülen'i hiç eleştirmemişti. ayrıca ülkedeki gelişmeler bu kavganın açıkça sürmesini de engeller. 12 eylül askeri darbesi sonucu msp kapatılır, erbakan da cezaevine gönderilir.
12 eylül 1980 darbesinin ilk günlerinde islamcı çevreler büyük bir korku yaşadı. fakat çok geçmeden durumun pek de korkulacak gibi olmadığını farkettiler. darbenin lideri kenan evren, neredeyse dini cemaatlerin yapmak istediklerini yapar hale gelmişti.
evren yurt gezilerinde yaptığı konuşmalarda ayetler, hadisler okuyor, islamı övüyordu. darbeciler, cemaatlerin desteği karşılığında okullarda dini eğitimi zorunlu hale getirdiler. buna karşı felsefe zorunlu ders olmaktan çıkarılıp seçmeli hale getirildi. evren'in bu tutumu dini cemaat ve tarikatları rahatlattı. ortam neredeyse tam aradıkları gibiydi.
darbeciler ve cemaatler ittifakı
12 eylül darbecileri de, özellikle anayasa oylamasına taban bulmak amacıyla, islamcı çevrelere hoşgörülü davrandılar. hatta kimi cemaatlerle de doğrudan ilişkiye geçtiler. nurcuların kimi ileri gelenleri, darbecilerle yakınlık kurmuştu. erzurum'da bulunan mehmet kırkıncı hoca bunların başında geliyordu.
mehmet kırkıncı hoca, kenan evren'e mektup yazarak neler yapılabileceğine dair önerilerde bulunmuş, darbecileri överek dualar etmişti. mehmet kırkıncı'nın demirel'e bağlı yeni asya cemaati içinde çok etkili olduğunu öğrenen darbeciler de ona yakınlık gösterir ve özel görüşmelerde kendisine yardımcı olacaklarını söylerler. kırkıncı hoca, fethullah gülen ile işbirliği yapınca, ortaya büyük bir güç çıkar.
fethullah gülen hakkında aranıyor afişleri asılı olmasına rağmen darbecilere tam destek veriyordu. sızıntı dergisinde askerleri öven başyazılar yazdı. darbeden bir ay sonra yazdığı 'asker' ile, daha sonra kaleme aldığı 'son karakol' başlığını taşıyan başyazılarda askerlerin 'tepe' bir varlık olduğunu söyleyerek, anadan doğma asker millet olduğumuzu belirtti. gülen'e göre, asker tam zamanında yetişmeseydi, "bütün millet olarak inkisar içinde ağlamadan başka çaremiz kalmayacaktı." ve gülen 12 eylül'den günümüze kadar 'ağlayarak' vaazların sürdürdü