Makbul dualardan biri de, müminin, mümine gıyabında yaptığı duadır. Çünkü dua yapan insanın, yaptığı duada bir menfaati veya bir beklentisi yoktur. Bu sebeple ihlaslı ve samimidir. Herhangi bir beklenti olmadan, sırf mümin kardeşini düşündüğü ve onun ihtiyaçlarının giderilmesi için yapılan dua kabul edilir. Zaten allah (c.c), Peygamberimizin ifadesi ile, "kendisine el açan hiç kimsenin elini boş çevirmez."
Dua ederken dikkat edilecek konular:
Dua edileceği vakit, istiğfar ile manevî temizlenmeli; sonra, makbul bir dua olan salavat-ı şerifeyi şefaatçi gibi zikretmeli ve ahirde yine salavat getirmeli. Çünkü, iki makbul duanın ortasında bir dua makbul olur.
* Hem bizahri'l-gayb, yani gıyaben ona dua etmek,
* Hem hadiste ve Kur'an'da gelen me'sur dualarla dua etmek; mesela,
"Allahım, Senden kendim ve onun için dünyada ve âhirette af ve afiyet istiyorum."
"Ey Rabbimiz, bize dünyada da güzellik ver, ahirette de güzellik ver. Ve bizi Cehennem ateşinin azabından koru." (Bakara Sûresi, 2: 201.) gibi câmi duâlarla dua etmek
* Hem hulüs ve huşu ve huzur-u kalble dua etmek,
* Hem namazın sonunda, bilhassa sabah namazından sonra,
* Hem mevaki-i mübarekede, hususan mescidlerde,
* Hem Cumada, hususan saat-i icabede,
* Hem şuhur-u selasede, hususan leyali-i meşhurede,
* Hem Ramazan'da, hususan Leyle-i Kadirde dua etmek, kabule karin olması rahmet-i ilahiyeden kaviyyen me'muldür.
O makbul duanın ya aynen dünyada eseri görünür; veyahut dua olunanın ahiretine ve hayat-ı ebediyesi cihetinde makbul olur. Demek, aynı maksat yerine gelmezse, dua kabul olmadı denilmez, belki daha iyi bir surette kabul edilmiş denilir.