hayat denen olgu kedini sizden sogutmak için elinden geleni yapan ve iç benliğinizin düsmani olan bir olgudur. nasil ki dünyada piyasaya ciktiğiniz da ilk solukta sizi aglatmaya baslattiysa devam eden carktada sizi cok aglatacaktir.
mantiken sizi yoran, yipratan ve mahveden olgulara nasil düsmanlik ve nefret hisleri ile dolup tasiyorsak ister istemez hayata da bir soguklugumuzun olmasi gayet normal bir şeydir.
eski bir rus sarkisinda mi geciyordu unuttum simdi söyle bir dize vardi:
'beni cildirtan kahreden güzelliğinin pesinde kostum durdum
ama o donupte bir an bile yüzünü göstermedi
umudum umutsuzlugum ve arkamda biraktiğim yol hepinize elveda'
hayati yakalamaya calisirsiniz ama hep sizden kacar.
tam yakaladim dersiniz ama yaslandiğiniz için ve fiziksel olarak bezgin hatta ruhsal olarak bikkinliğinizdan ötürü tadini bile cikaramazsiniz.
belki belki hasta yatağinizda orakli muhteremi beklerken bir damla huzuru tadarsiniz ama bunun için cok bedeller ödemek gerekir.
niye yasiyoruz bilemiyorum.
doluya koysan olmuyor bosa koysan bosalmiyor.
gerci mucadele sart ve bu yolda galiptir maglub ama...