takva

entry202 galeri video2
    70.
  1. özellikle zikir sahnelerinde ince ince ayrıntılı şekilde incelendiği belli olan oyunculuklarıyla hafızamda yer eden film..

    --spoiler--
    ee, sonu da böyle mi olacaktı.. dedirtmiştir bir de. bir baktım oynatıcının sekmesine, hemen hemen sonlarına gelmişti filmin. yok canım, olamaz dedim. daha dur, daha muharrem kafayı iyice sıyıracak, birilerini dolandıracak, içi boş gibi görünen ama yavaş yavaş içine işleyen rüyalarını gerçekleştirecek.. ama, bir de ne göreyim; şak diye bitiverdi film..
    --spoiler--

    yine de bakıyorsunuz, aynı şekilde senaryo, kurgu ve de özellikle büyük bazda oyunculuk silsilesiyle daha çok ayakta kalmış bir film, ve de almış olduğu ödülleri sonuna kadar hak ediyor, çünkü özgün bir iş gibi gelse de, aramızda yüzlerce bulunan muharremlerin, teki bir muharremce prototip olarak alındığı bir genelleme sadece bu film..

    muharrem kişiliğiyle de, hal hareket tavırlarıyla da, duruşuyla da iyi irdelenmiş. 11 yaşından, 45 yaşına kadar gelen bu zaman dilimindeki bir insanın, hayattan neredeyse tamamiyle kendisini soyutlayarak, kendisini sadece dine vermesi, ve de bunun anlatılması pek de kolay olmasa gerek. çünkü her ne kadar bu işi kağıda döktüğünüzde, yazı olarak ortak bir payda yakalansa da, görsellikte kişiler değişik muharremler çizebiliyorlar kafalarında. ama işte ''muharrem'' görsel olarak da, iyi işlendiği için kesinlikle rahatsız etmiyor izleyiciyi, ''aa bak bu adamdan daha iyi bir muharrem olamazdı belki de'' diyebiliyorsunuz.. özellikle cinselliği tamamıyle hayatından çıkarmış, ve de ''işten eve, evden işe'' felsefesini düstur edinmiş, çoğu zaman da, dergah cami yolunu kendisine bellemiş birisini betimleyecek birisi olarak da senaristin ellerinden öpmek gerekir..

    karakter olarak diğer bir filmin önemli kişisi de rauf olsa gerek.. o da duruşu, oturuşu kalkışıyla da, ''ben sofuyum, dinciyim'' dese de, sanki yolunda gitmeyen bir şeyler varmış gibiydi rauf cephesinde.. ben her ne kadar her oynadığı karakterin altında başarıyla kalkabilen bir güven kıraç izlesem de, şimdi o sakalları kesip, muharrem'e şeyhin ortanca kızını isterken, gegen die wand'daki gibi cahit'e saydırdığından saydıracak küfürleri dedim kendi kendime. eğer bir oyuncuya bir rol çok yapışıyorsa, ya da o rollerin benzerinde oynayama devam ediyorsa, ne kadar şahane oynarsa oynasın, diğer etkileyici performansını bunun altında kalmaz. bu nedenle de, güven kıraç'ın oyunculuğuna lafımız yok ama, gitmemiş be usta role.. zikir esnasında da, komik hareketler yapıyormuş gibi görünse de, dedik ya, senarist çok iyi izlemiş diye. bilmiyor muyuz sanki, bundan 10 sene evveline kadar bol bol çıkıyordu bu cins adamlar, kendilerinden geçip de orasına burasına şiş sokanlar, kafalarını koparcasına sallayanlar... itşe bu nedenle de, komik gibi görünse de, bu hareketler gayet doğal hareketler olmuş.. bir de filmi izlerken, görünüyor ki, rauf şeyhin sağ kolu gibi bir şey.. ee, bir de o kadar dindar adam, ondan da zarar gelmez. şeyh niye kalkıp da, onu görevlendirmek yerine, muharrem'i hedefe alıyor. onu da anlamak zor olsa gerek.. diğer bir nokta da, rauf'un her ne kadar dini yanı ağır bassa da, her an birisini kazıklayabilecek nitelikteki bir yapıya sahip olduğuydu. her an, '' paraları alıp ben gidiyorum, hadi bana eyvallah'' diyecek diye söylendim durdum kendi kendime.. niyeyse, bir de dolap beygiri filmindeki ilyas salman'ın hacı görünümlü kolpacı paragöz eniştesi* ile çok pis özdeşleştirdim bu karakteri..

    şimdi de şu gözle bakalım, ''yıllarca kendisini ufak bir yere hapsetmiş bir kişinin, kira alma mevzusuyla ve de kendisini şeyh ya da sofu olarak gösteren insanların da belki de kötü niyetiyle onu etkileyerek, düşüncelerini değiştirmesine neden olmaları'' gibi bir senaryonun ışığında yazılmış bu film, aslında herkesin kendisine pay biçebileceği bir film. her ne kadar birisi ''ben ateistimdinsizim , ben böyle zikir zukur işlerini bilmem'' dese de, özellikle dindar geçinenlerin de nasıl kendilerini özellikle para uğruna değiştirebileceğine bir örnek olmuştur bu film...

    eee, gelelim erkan can'a. öyle yerler koymuş ki, oyunculuğuna kimi yerlerde izleyiciye '' robert de niro'mu, al pacino mu, onlar kim ki yahu?'' dedirtebiliyor. bakışları, el kol hareketleri, konuşmalarından tutun da, iç çekişlerine kadar, erkan can yoktu bu filmde, muharrem vardı, 100 dakika boyunca muharrem izledik..

    --spoiler--
    ermekle ermemek arasında kalmış bir muhterem, muharrem'i izledik
    --spoiler--
    0 ...