padişah abdülaziz

entry81 galeri
    15.
  1. Fotoğrafı Vasilaki Karghopulo çekmiş, sultanın ölümünden belki bir, belki iki gün önce, belki de aynı gün... ilk kez görüyorum, çarpıldım.

    Başına sarık benzeri birşeyler sarmış, hem öfkeli, hem kederli bakıyor Abdülaziz; oturtmuşlar, ve Mithat ile Hüseyin Avni'nin adamlarından ikisi arkasına geçip omuzlarına kollarını dayamışlar, birkaç gün önce tırnağına dokunmayı akıllarından bile geçiremeyecekleri adamın...

    Devrik padişahla 'laubali olmak cüretini' gösterebilmişler.

    30 Mayıs 1876 günü tahttan indirilen, beş gün sonra, 4 Haziran 1876'da ölen Abdülaziz'in son fotoğrafı.

    Ölen ya da öldürülen.

    Kabataş Lisesi'ne gidip müdürün odasına bir kahve içmeye giriniz, orada öldü.

    Türkiye'de, 'Abdülaziz intihar etti' demek solculuk, 'öldürüldü' demek sağcılık sayıldı.

    Pehlivan 'gibi' demeye gerek yok, pehlivan adam, intihar edecek adam mıydı? Değildi. Ayrıca cihan pehlivanı da olsa, bir bileğini kestikten sonra aynı makası yaralı eline alıp öteki bileğini de kesemezdi.

    Ama 'resmi tarih' bu yönde oluştu, çünkü Mithat, Genç Osmanlılar ve daha sonra ittihatçılar öyle buyurdular.

    Abdülaziz'i tahttan indirmek, sonra 'Feriye Sarayı'na gizlice sokulan üç pehlivana' öldürtmek, batıya yaranmak için Anayasa ilan etmek solculuk sayıldı. Darbenin mimarı Mithat Paşa büyük hürriyet kahramanı, darbeyi fiilen yapan Serasker Hüseyin Avni Paşa da, kurtarıcı.

    Bugün Kenan Evren'e de, pek Kemalist bazı köşe yazarları övgüler düzmüyorlar mı, memleket elden gidiyormuş, adam başka ne yapabilirmiş?

    Hayret, darbenin mimarı Haydar Saltık'ı hiç hatırlayan kalmadı oysa...

    Çok kişi Türkiye'nin darbeler tarihinin 1960 yılında başladığını sanır. Arkasından 1971, 1980, ve 'postmodern' 1998 gelmiştir...

    işe bakın ki bendeniz de, 28 Şubat'tan bir buçuk ay sonra televizyon yorumculuğu görevinden alındım, ama bugüne kadar bunun yaygarasını hiç etmedim ve parsasını toplamaya çalışmadım bazı arkadaşlar gibi!

    Türkiye'de darbeler 1960 yılında değil, 1620 yılında başlamıştır. Darbeyle devirilen ilk padişah Genç Osman'dır.

    Kendisine Yedikule zındanında neler yapıldığını belki duymamışsınızdır ama 'yedi düvel zındanından yamandır Yedikule' türküsünü bilirsiniz.

    Yeniçeri Kalender'i tanır mısınız? Naima Efendi'ye sorarsanız, at üzerinde Sultanahmet'ten Yedikule'ye götürülürken Osman'ın 'baldırlarını sıkıyordu'...

    Abdülaziz'in ırzına geçmediler canım. Yalnızca öldürmekle yetindiler. Bu da bir gelişmeydi.

    Fakat omuzlarına dirseklerini dayayıp 'laubali oldular' çünkü tahttan indirilen her padişah birdenbire bir 'nesneye' dönüşüyordu, bir ceset gibi... Artık ölse de kalsa da farketmezdi. işte bunun için ibrahim kapatıldığı odada günlerce duvarları tırmalayıp bağırdı, ve sonunda kementle boğduruldu.

    Abdülaziz'in başını açmamışlar, Osman'ın başını da açmamışlardı. Başı açık gezmek çok çok ayıptı. Tahttan indirilmiş bir padişah bile başı açık bırakılamazdı. Osman'a birisi bir tülbent uzatmış, 'alın bunu sarın' demiş, 'pakçedir'...

    Abdülaziz'in ölümünden belki hemen, belki bir gün, belki iki gün önceki bakışları gözümün önünden hiç gitmeyecek. iri gözlerini devire devire, hüzünle karışık bir öfkeyle bakıyor, fotoğrafı Vasilaki Karghopoulo çekmiş.

    Paris'e vardıklarında Keçecizade Fuat Paşa'ya 'bana karı bul' diye tutturmuştu. Kırk sekiz numara ayakakabı giyer, sarayın görevlileriyle bahçede güreş tutar, bir oturuşta bir çevirme kuzuyu gövdeye indirir, balkona çıkıp ney üfler, padişahlığı bırakıp Kapalıçarşı'da dükkan açmak, akşam ezanıyla kepengi kapayıp evine gitmek, Sultan Aziz değil Aziz Efendi olmak isterdi.

    Ne güzel adamdı yahu...

    engin ardiç
    0 ...