"i knew you were scared,
you were strong i was trying"
evden uzak, yakın olmak istediğine yakınken gözlerin önünden 'düşen kahverengi bir yaprak' geçiren bu şarkı "dön" dememenin, diyememekten çok farklı olduğunu hatırlatıp gözleri doldurur.
gitmek, dönmek fiilinin karşıtı değildir. dönmek fiilinin karşıtı yoktur.
ne olursa 'bugün' gibi sıradan günlerde olur. yavaşça akıldan silinip gitmeye başlayan anılar, boyun koklayan bir burun tarafından duyumsanır. kucakta bir kitap var, kapağında anlamsız yazılar olan bir kitap. sevilen ya da sevilmeyen bir kitap değil, sadece dokunmaya korkutan cinsten. dünya, yörüngesinden olur işte o gün. olan şey de 'o'dur.
sadece 'o'nu hissedebilmek için katedildi upuzun yollar. şu yolda yürüdüğü, şu kapıdan geçtiği görülmese de bilindiğini hatırlamak için beklendi bunca zaman. ah o anılar...
oysa yakında hissetmek için aynaya bakmak yeterli olmalı bir parçası hâlâ damarlarda geziniyorsa geçen tüm o zamana rağmen.
kaçamayacak, gözlerinin bakışı bir anda değişmişti, bunu gördü. o anlar ölene dek yük gibi taşınacak içeride, o anların ne olduğunu ve sorumlusunu bildiği için.
dokunulmamışının uzaklara taşınmasına izin verme. günlerin geçişi bir gün son bulacak. işte o gün buluşulur onunla, her birimiz kurumuş birer yaprak olduğumuz gün.