varoluşçu felsefenin önemli isimlerinden. aslında camusu daha çok severim. sartre'in okunması daha zor geliyor bana. sartre dünyanın anlamsızlığı ve yaşamın hiçten ibaret olması gibi temaları işler. dünya insana sunulmuş düzenli bir bütünlük olmadığı gibi, kendisi de ne olduğunu, amacını, neden var olduğunu, ne yapması gerektiğini arar durur. ne belirlenmiş bir amaç, ne bu amaç doğrultusunda yaratıcı bir Tanrı, ne bir inanca bağlı bir değerler bütünü, ne herkes tarafından her dönemde kabul edilebilecek etik ya da moral ilkeler vardır. bu durumda sürekli hareket halinde kendini yapmaya, özünü oluşturmaya mahkum insan, hiçlik karşısında özgürlüğünün farkına varır. insan bu özgürlüğe mahkum olduğunun farkına vardığında, terk edilmişlik ve yalnızlık duygularına kapılır. kendini anlamsız bir dünya içinde bulur. o sırada başkalarını ve bir toplum içinde başkalarıyla yaşadığını fark eder. işte bu başkaları, insanın kendisine çizdiği hayatı ve kendini anlamlandırma yolunda birer engel olarak karşısına çıkar. zamanında sartre ve ötekileştirme üzerine bir paper hazırlamıştım da.