500 days of summer

entry455 galeri video4
    279.
  1. güzel film.

    çıktığından beri en az 20 kişi bana "mutlaka izle" demişti ama ne benim adam gibi vaktim oldu, ne de indiriyim izleyim vs diye heves ettim. the dark knight rises'da da kendisini beğendikten sonra joseph gordon-levitt reyizin hatrına izlenir herhalde dedim. iyi ki de demişim.

    filmin parmak bastığı çok güzel noktalar var. bir kere ilişkide bağlanma ve sadakat* ciddi anlamda büyük baskı getiren bir şey. bu konuda zorluk çeken insanlar da zaten genellikle bunu direk tetikleyici bir travma geçirmiş oluyorlar ki summer da bunlardan biri. nitekim esas oğlan tom'un konuya bakış açısı çok farklı. hevesli, heyecanlı ve tutkulu. hele bir de hedefteki kız kendisine ilgi gösterinceki afallaması, birlikte geçirdikleri ilk geceden sonra sabah işe gidiş sahnesi vs çok güzel hazırlanmış. müthiş bir mental özgüven ve güç gelir erkeklere o başarıdan sonra. hele ki tom gibi sevmeye ve aşık olmaya hazır olanlara.

    biz neyiz? sorusu insanların birbirlerine çok sık sormaya başladıkları bir soru. tom da haklı olarak bunu sorgulamaya başlıyor bir süre sonra. bardaki kavgadan sonra zaten her şeyin boka sarmaya meyilli olduğu net bir şekilde ortaya çıkıyor ki, sarıyor da zaten. birçok kişi summer'a sövmeye orada başlamış olabilir ama bence esas olay orada değil, daha sonra kopuyor.

    düğünde olan biten ve meşhur expectations/reality sahnesiyle doruğa çıkan ve direk bize insan hayatından gerçek bir kesit sunan bölümü nefes almadan izledim ben. iyi ki yalnız izliyormuşum filmi ki yüzüğü görünce çok yüksek sesli bir siktir çektim. bunlar gerçek hayatta olan şeyler. belki bu kadar dramatik şeyler yaşamayabilirsiniz, daha korkuncu da gelebilir başınıza, ama umduğunuzla gerçek arasında, hele ki bu konularda çoğu zaman inanılmaz büyük farklar oluyor.

    tom'un sonrasında yaşadığı travma da tipik. blind date sahnesi çok enteresan, çünkü ne kadar hevessiz olursan ol, hoş ve konuşkan bi hatuna az da olsa ilgi gösterirsin. hiçbir hamlenin olmaması travmanın şiddetini gösteriyor kesinlikle. gerçi kız kardeşinden tavsiye alma ihtiyacı duyan bir adamın ne kadar naif olduğu açık değil mi?

    488. günde parkta karşılaşmaları ise çok güzel. çünkü tom, summer'ı anlamıyor, anlaması da mümkün değil zaten, çünkü müthiş kompleks bir portre var karşısında. ki aslında bu bir erkeğin gözünden kadın davranışlarını anlamaya çalışıp, kafa karşıklığıyla kalmaktan başka hiçbir şey değil. 290'dan 488'e kadar tom'un hayatıyla ilgili yaptığı değişiklikler ise anlayamamanın tetiklediği isyanla yapılan hareketler tamamen. hayatını pozitif yönde değiştirdiği için iyi bir durum, ama ne kadar sancılı olduğunu zaten film yüzümüze vuruyor.

    eminim birçok insan son sahneden ve autumn'dan rahatsız bile olmuştur. benim çok hoşuma gitti aksine, çünkü öylesine ağır bir travmadan sonra dibe vuran özgüvenle birlikte böyle bir şeye cesaret bile edemez birçok insan. ayrıyeten sonrasında ne olduğunu bilmiyoruz, ki illa her şey müthiş gidecek diye bir garanti yok. tom, konu summer'ken de onun aradığı kişi olduğunu düşünüyordu ama yanıldı.

    bu da zaten bendeki soru işaretinin kaynağı. her ilişkiye her şeyini vermek mi gerçek sevgi, yoksa sadece gerçekten emin olduğuna mı? en makul gelen cevapsa ne anlamaya çalışıp tom gibi oradan oraya savrulmak, ne de gerçekten emin olmayı bekleyip summer gibi araya büyük duvarlar örmek.

    filmleri sadece film olduğu için izleyip keyif almaya özen gösteriyorum ama kendi hayatınızla bağdaştırabileceğiniz 2-3 şeyin filmin içinde olması, daha fazla keyif almamı sağlıyor.

    beğendim.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük