yolcular ve tayfalar, bir zafer daha kazanmış olmanın verdiği mutlulukla devrimlerini kutladılar ama erkesi sabah yine aynı şeylerden şikayet etmeye, dırdırlanıp söylenmeye başladılar.
kamarot çocuk sinirleniyordu.
"sizi aptallar!" diye bağırdı, "kaptan ve yardımcılarının size ne yaptığını görmüyor musunuz? kendi küçük sıkıntılarınızla, battaniyeleriniz ve maaşlarınızla öylesine meşgulsünüz ki, gemideki asıl sorunu göremiyorsunuz -her geçen dakika biraz daha kuzeye gidiyoruz ve hepimiz sonunda boğulacağız. aramızdan sadece birkaç kişi kendine gelip örgütlense, kaptan köşkünü ele geçirip rotayı güneye çevirse, kendimizi kurtarabiliriz.
"ama siz çalışma koşullarınız, kumar oyunlarınız ve ağıza alma hakkınız gibi saçmalıklar yüzünden sızlanıp durmaktan başka birşey yapmıyorsunuz."
yolcular ve tayfalar fena halde alınmışlardı.
"zulüm!" diye bağırdı meksikalı tayfa, "beyazların maaşının sadece dörtte üçünü kazanıyor olmam zulüm değilse nedir?"
"benim sorunum saçmalık değil!" diye haykırdı homo, "nonoş' diye çağırılmanın ne kadar küçük düşürücü olduğunu anlamıyor musun?"
"köpeği tekmelemek ciddi bir sorundur" diye çıkıştı hayvansever, "zalim, kalpsiz ve vahşi bir hareket."
"peki o zaman" dedi kamarot çocuk, "sorunlarınızın hepsi çok önemli. köpeği tekmelemek zalim ve kaba, 'nonoş' diye çağırılmak ise son derece küçük düşürücü. ama asıl sorunumuzla, yani geminin hala kuzeye gidiyor olmasıyla karşılaştırıldığında, önemlerini kaybediyorlar. çünkü pek yakında hepimiz boğulacağız."
"seni faşist!" diye bağırdı profesör.
"devrim düşmanı!" dedi kadın yolcu. ve diğer bütün yolcular ve tayfalar kamarot çocuğu faşist bir devrim düşmanı olmakla suçladılar. sonra onu hep birlikte suya atıp, maaşlar, kadınlara eşit sayıda battaniye, ağıza alma hakkı ve köpeğin başına gelenler konusunda şikayete koyuldular. gemi kuzeye gitmeye devam etti ve çok geçmeden iki buzdağının arasına sıkışıp ezilince, boğuldu tüm içindekiler...