Yaşanmış bir hikayeye dayalı beyzbol temalı bir film. Türk insanı olarak her ne kadar beyzbolla ilgimiz olmasa da film bunu size hissettirmiyor. Bir menajerin zengin takımlarla kısık bütçeli takımlar arasında ki farka isyan edişini görüyoruz. Bu tarafını çok sevdim çünkü futbolda da basketbolda da bu iş böyledir. Küçük bir takım zengin bir takımla başa çıkamaz. Bir menajerin gözünden bunun ne kadar zor olduğunu da görüyoruz aslında. Anlattıklarınızın çılgınlık olduğunu, böyle birşeyin mümkün olamayacağını söyleyen insanlar çoğunlukta. Ama inanç ve kazanma isteği hiçbir şeyin önüne geçemiyor, basit bir takım gözüyle bakılsa bile.
Film durgun ilerliyor ama hiç sıkmıyor. Sadece filmin sonlarına doğru saha içine inilmiş, her yerinde olsaydı daha iyi olabilirdi gibi. Fazla da üzerinde durmamak gerekir çünkü olayı bir menajerin gözünden bakılıyor. istatistik biliminin önemi vurgulanmış. Çoğu oyuncu pazarlama ve transfer işleri bilgisayarda istatistiki veriler sayesinde yapılıyor. Takım oluşturulmaya çalışılıyor. Güzel film ancak abartılacak hiçbir yanı yok kanaatimce. Brad Pitt'in bu filmle en iyi erkek oyuncu ödülünü almasını isterdim. Ama maalesef olmadı, çok istiyordum. Kesinlikle onun bu filmde ki oyunculuğu bu kadar sade ve basit bir yapım için çıta oluşturuyordu.
Verilen mesajlarda çok güzeldi. Ne olursa olsun, karşınıza ne zorluk çıkarsa çıksın onlara karşı dik durmaktır önemli olan. Filmin sıkmaması ve baymaması da bu biyografik tarafından kaynaklı. Sürpriz, mucize veya klişe öğelerine yer yok. Gerçek neyse en yalın haliyle bizlere aktarılmış.
Red Sox sahibinin Billy ile yaptığı sonda ki konuşma herşeyi özetleyen kısım. Billy'nin Oakland Athletics ile başardığı şeyin bu işten milyon dolarları kaldıranları nasıl korkuttuğu, bu yüzden de Billy'i başarısız ilan ettiklerini açıklıyordu.