six feet under

entry225 galeri video2
    114.
  1. benim için televizyon tarihinin en muhteşem dizisidir. öncelikle, aslında bu kadar durağan ve aslında bu kadar aksiyon olmadan bu denli bağlaması şaşırtıcı gelebilir. ama içine çekmesinin sebebini öyle derinlemesine düşünmek anlamsız. tek kelime, beş harf: hayat.

    -spoiler olabilir aman deyim-

    seçimler ve ölümüne etkisi, ölümler ve derinlemesine yaralaması. zaten bizlerin hayatında da ufacık bir hareketin nelere malolacağını biliyoruz. ve belki bu uçta yaşayan karakterlerin bizimle ortak noktasını tam burada buluyoruz. eşcinsel bir aşkta yaşananlar da bizim yaşadıklarımız, ergenlik sancılarıyla saçmalamak da. anne olmanın ne demek olduğunu bir kez daha dramatik bir şekilde hatırlatması da. kısacası sunduğu hayat ile bizi ve belki yaşadıklarımızı kesiştirip, muhteşem diyaloglarla süsleyince, böylesine bağlayıcı olabilir. yaşananlar bir cenaze evinde de geçse, bir malikanede de, hep bizden ve hep biziz.

    belki bu diziyi bambaşka yapan şey tadındayken diziyi bitirmesi. belki maddi kaygılarla 10 sezon bile çekilebilecek potansiyel mevcutken, böylesine olağanüstü bir finalle hepimizin ağzına sıçmıştır. ne de iyi yapmıştır. claire o arabayla yol alırken, hepimizin iyi-kötü dostlarıyla vedalaşması sağlanmış, çok da iyi düşünülmüş. dizi bittiği zaman ortaya çıkan boşluğu başka bir diziyle doldurmaya çalışmak tıpkı sevgiliden ayrılıp başka kollara atılmak gibi. olmuyor, sevmişsiniz bir kere. gözünüz başkasını görmüyor. bırakın bu ayrılık acısı dinsin, bırakın onu hatırladığınızda sadece bir gülümseme ve üzerine serpilmiş eser miktardaki hüzün kalsın.

    editlemek elzem: o cenazedeki mevlana kasidesi. tüyleri diken diken eden cinsten. bu kasideden ufak bir kısım:

    o ölümü tadan nefs için, ne iyi söyleyin ne de kötü.
    çünkü o artık iyilik ve kötülük kavramlarının ötesine geçmiştir...

    bu vesileyle mevlana'nın ellerinden öper, sakalına kurban olurum.
    3 ...