17 ağustos 1999 marmara depremi

entry569 galeri video5
    257.
  1. --spoiler--
    Saniyeler yıl oldu ...

    Sıcaktı ... Taş fırınlarda ekmek yapanların, tanıdık olduğu bir rüzgar, ağır ağır yalıyordu sahilde oturanları. Kimi banklarda muhabbet ediyor, kimileri de balkonlarında çaylarını yudumluyordu. Hani tatildi ya, çocukların oturmasına da göz yumulmuştu. Hatta bazıları denize girdiler arkadaşlarına nispet. Bazıları köşelerine çekildi sessiz. Kimbilir hangi derin düşüncelerle.
    Vakit ilerledikçe ışıklar teker teker sönmeye, kentin üzerine sessiz bir karanlık çökmeye başladı. Evlerden gelen son mırıltılar yansıyordu sokaklara. ihtiyar bir adam, elindeki tesbihi başucuna koyup usulca girdi pkenin altına. Yan daireden hala çocuk sesleri yükseliyordu. Eğlenceli bir banyonun ardından, pijamalarını giydi minik kardeşler.
    Bir başka evde bir anne, kucağına oturan küçük kızının saçlarını tarıyordu. Sokakta parmaklarının ucuna basarak yürüyordu birileri. Genç çift, bebeklerini, sessiz gülüşmelerle yatıyordu beşiğine. Derken sadece sokak lambalarının aydınlığı ve uzaktan gelen bekçinin düdüğü kaldı. Bir de gittikçe artan, dayanılmaz bir sıcak. Yapraklar kıpırdamıyor, gölgeler bile oynamıyordu.

    Sıcaktı ... Dayanılmaz bir hararet, evlerin içine, ta odalara kadar girip herkesi dolaştı. Önce derin bir uğultu duyuldu. Ardından dalgalar yükseldi. Biblolarda küçük titremeler ... Kristal avize, sephadaki vazo, ve büfedeki ince belli bardaklar birşeyleri haber vermeye çalıştı. Baş uçlarındaki saaler, aynanın önündeki makyaj malzemeleri, kosoldaki hatıra eşyacıklar ve raflardaki baharatlıklar döküldü önce.
    Yükselen uğultu, yerini korkunç bir homurtuya terketti. Kavurucu gecenin, orta yerinde sırılsıklam bir kabusa uyandı insanlar. Artık, sokakları aydınlatan lambalar da yoktu. Çocuklar kendilerini dipsiz bir karanlığın kucağında buldular. Patlayan camlar, birbirine kavuşan balkonlarla birlikte döküldü. Topyekün bir yıkımın, iş makinaları olmayan bir hafriyatın sesi ve umutsuz çığlıklar... Gözden geçen koca bir ömür. Artık yıkılan sadece hatıra biblolar değil, hatıraların ta kendisiydi. Bu yıkım, o ana kadar yaşananların bir hatıra olacağının işaretiydi. Kimileri tam ortasında kaldı odalarının, kimileri de merdiven boşluklarında. Sokağa çıkabilenleri kaldırımlar yuttu, camdan atlayanları kara toprak.
    Yer yarıldı, deniz taştı, gökyüzünde unutulmaz ışıklar dalgalandı. Saatlere sığmayacak kadar uzun hissedilen o 45 saniye sona erdiğinde, bir şehrin değil, geniş bir coğrafyanın üzerinden toz bulutu yükseliyordu. Anneler, ciğerparelerini, babalar belki bir daha göremeyecekleri ailelerini aradı. Kurtulmayı başaranlar, hangi enkazın sesine kulak vereceğini bilemedi. Çığlıklar, çığlıklara, siren sesleri yardım feryatlarına karıştı. Tatlı uykularındaki minikler, yürüyüp çıkamayan yaşlılar ve daha nicelerine mezar oldu sıcak yuvaları.
    Sonra, yardım ekipleri, askeri birlikler ve gönüllüler akın etti bölgeye. türk insanı bir kez daha yaşadı kurtuluş savaşını. Bir kez daha kadın çocuk demeden, seferber oldu Anadolu. Yaralar sarılmaya çalışıldı. Aretık herşeye sıfırdan başlamalıydılar.
    Ateş düştüğü yeri yaktı, hayat bildiği gibi aktı ...

    --spoiler--

    17.08.2000. depremin 1. yıldönümünde, depremde hayatını kaybeden bütün herkesin hatırasına saygıyla, kaleme aldığım yazıdan alıntıdır.

    edit: açıklama düzeltildi.
    1 ...