kadını erkeği olmayan sanattır bu. pek tabi erkekler de söyler. hatta bazıları ortalığın amına koyacak kadar sağlam söyler, sadece ne kadar ihtiyaçları olduğuna bağlı...
güzel bir yalan üstadı olmak için belirli aşamalardan geçilir, ham iken pişilir, sonradan coşulur..
ufak pembe sahtekarlıklarla başlanan yalan macerası inanılmayacak boyutlara kadar gider. her daim hazırlıklı olmak için; sevgiliye, anneye, babaya, müdüre, öğretmene olur olmaz yerlerde doğruyu söylememelisiniz.
aslında bu yalan olayına şöyle felsefik bir açıdan da yaklaşıalabilir; "doğruyu gizlemek", bir nevi; "öğrenilmek isteneni saptırmak", "kıvırmak".
ne yapayım baba iyilik yahu eve geçtim şimdi gazete okuyordum bende? ( halbu ki internete giriyor olabilirsin ve gördüğünüz gibi sakıncalı bir durum yok!)
hacu telefon diğer odadaymış duymadım valla hayırdır? ( halbu ki telefon yanınızda fakat sessizdedir, duymadığınız doğrudur ve sizi sıkıntıya sokmaz)
--spoiler--
bu gibi ufak alıştırmalar ile yeri geldiğinde inanılmaz yalanlar söylemeniz mümkün.
tabi özellikle büyük ve doğru! yalanlar için bunlar yeterli değildir. önce yalana kendinizi inandırmalı ve olası karşı ataklarda gerekirse karşı tarafı inanılmaz büyük iddialara sürüklemelisiniz?
--spoiler--
-saat kaç oldu arkadaşım neredesin sen bu saate kadar?
+kardeşim hastaydı ziril bey, sabah hastaneye götürdüm, serum falan yedi kusura bakmayın haber de -veremedik telaşeden?
- bırakalım bu işleri arkadaşım, her seferinde aynı bahane, bi daha olmasın?
+ bahane derken ?? burda size niye bahane uydurduğumu anlayamadım? sabah 9 ile 10.30 arasında nasıl bir işim olur ki sizden izin isteyememiş olabilirim? yada uyuyakalmış olsam size bunu telefonla neden belirtmeyeyim?
-ben bilmem arkadaşım?
+müdürüm size bunu ispat ederim ama bu arkadaşların yanında bana yalancı muamelesi yaptığınız için de özür beklerim haberiniz olsun?
--spoiler--
yani olaya kendinizi inandırın önce. ufakken birçok kez babama yalan söylerken yakalanıp, sonra da ağladığımı bilirim kendi kendime; " neden bana yalancı diyorlar?" diye. buradan anlayın işte ne kadar fazla kendimizi inandırmamız gerektiğini.
çok zorda kalmadığınız zamanlarda yalan söyleyin,
alıştırmalar yapın,
kendinizi inandırın,
karşıda ki inanmadığı an, kabul edemeyeceği kadar büyük bir blöfü, büyük bir soğukkanlılıkla yapın,
ve sakın yukunmayın, rahat tavırlar çok önemli, umursamaz bir havaya da bürünürseniz size yöneltilen soruları cevaplarken, ohh miiss daha ne!
dikkat etmeniz gerken bir diğer konu ise;
detaya girmemeniz! kesinlikle ayrıntı vermeyin, olası polemiklerden kaçmanız için yardımcı olur.
örneğin;
"sabah doktora gideceğim" diye işten izin almışsınızdır fakat doktora gitmek yerine yatıp uyumuşsunuzdur. ne yapıyoruz?
doktora gittim de, kist var dedi de, ilaç yazdı da, öyle de, böylede şeklinde inandırıcı olmak için çabalamayın.
yanlış tutum;
--spoiler--
-ne oldu ne dedi doktor?
*ee şey kist varmış ilaç falan verdi ya sorma..
-hadi ya nerdeymiş? benim kuzende de çıkmıştı, ultrasonda yanlış gördüler sonra, senin tahliller nerde bi bakalım belki yanlış görmüşlerdir! ( bak sıçtınız)
--spoiler--
doğru tutum;
--spoiler--
-ne oldu ne dedi doktor?
*yok bişe yaa yalandan hüsnü kuruntu psikolojikmiş baktı adam ultrason bile çekmedi valla
-hadi ya, e ben dedim sana, ,iyi iyi gözün aydın.
--spoiler--
yani olayımız aslında şu, öyle yalanlar söyleyin ki, 10 yıl sonra bile olduğu gibi hatırlayın, detay katarsanız içine, yalanı sürdürmek ve savunmak zorlaşır. gereksiz detaylardan kaçınmamızın sebebide budur.
ama yalan kötü birşeydir. bu anlatılanlar özellikle yalan söylemeniz gereken bir duruma hazırlık aşamasıdır, illa yalan söylenecek diye birşey yok. götünüz yiyorsa doğruyu söyleyin. *