17 yaşındayken, babamın kaçırdığım arabasıyla geziyorum. ters yöne girdim kestirmeden gideyim diye. bir de baktım ki polis geliyor karşıdan. bana selektör yaptı, ben de polisi görünce ehliyetsiz ve ters yönde olduğum için heyecan yaptım ve polis arabasıyla burun buruna çarpıştım. ondan sonraki diyalog şöyle gelişti:
polis arabadan sinirle indi. ben donmuş kalmış, direksiyondayım
polis-hemşerim napıyosun sen yaa?
ben-abi valla kusura bakma.
polis-iyide kardeşim, hem ters yöne girmişsin, hem de polis otosuna çarpıyorsun, ver evraklarını.
ben-abi ruhsatı vereyim de ehliyetim yok benim.
polis-tamam hemşerim in arabadan, bağlıyoruz arabanı, karakola gidiyoruz, ifade vereceksin.
ben-tamam abi.
bindik gittik karakola. bizim arabayla başka bir polis arkadan geliyor. babama haber verdim, o da karakola doğru yola çıktı. karakolda buluştuk:
polis-beyefendi oğlunuz ehliyetsiz araba kullanıyor, hem de ters yöne girip polis aracına çarpıyor.
babam-memur bey, oğlum yasaları çiğnemiş, siz haklısınız, çok şükür bu vaka bir yaralanma ile sonuçlanmamış, ben oğlanı uyarır ve bir daha ehliyet almadan asla araç kullanmasına izin vermem. cezamızı ve aracınızın hasarını da öderiz. boynumuzun borcu.
polis- tamam beyefendi, buyrun bunlar cezalarınız, dikkat edin, ehliyetsiz acemi bir sürücü başkalarının canına kastedebilir, lütfen daha dikkatli olalım. iyi günler.
babam-iyi günler memur bey.
şimdi burada saygı var, sevgi var, hoşgörü var, empati var, olgunluk var, soğukkanlılık var. ne yapsaydım, polise saldırıp kafasına sandalye ile vurmaya mı çalışsaydım?
bir defa en büyük salaklık herhalde silahı olan birine saldırmaya çalışmaktır. adamı zımbalarlar.
azcık medeni ve soğukkanlı olmak lazım. efendi olmak lazım, bir bok yediysen onu yutmasını da bilmek lazım. yutmasını bilmiyorsan bir gün biri gelir yutturur onu sana.