giriş
başlık/yazar ara
kayıt ol
giriş
istatistikler
video
galeri
anket
iletişim
hakkımızda
responsive site
kuran ı kerim in türkçe meali
entryler
iyiler
trends
başlıkta ara
entry
88
↓
galeri
74.
75-KIYAMET:
1 - Hayır, yemin ederim o kıyamet gününe.
2 - Yine hayır, yemin ederim o sürekli kendini kınayan nefse.
3 - insan, kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı mı sanıyor?
4 - Evet, bizim onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.
5 - Fakat insan günahı devam ettirmek ister.
6 - O kıyamet günü ne zaman? diye sorar.
7 - Ne zaman ki o göz şimşek çakar,
8 - Ay tutulur,
9 - Güneş ve ay toplanır,
10 - işte o gün insan, "kaçacak yer neresi?" der.
11 - Hayır, hayır, yok bir siper.
12 - O gün varılıp durulacak yer, ancak Rabbinin huzurudur.
13 - O gün insana, yapıp öne sürdüğü ve geri bıraktığı ne varsa bildirilir.
14 - Doğrusu insan kendi nefsini görür,
15 - Bir takım özürler ortaya atsa da.
16 - Onu hemen okumak için dilini depretme.
17 - Kuşkusuz onu toplamak ve okumak bize aittir.
18 - O halde biz onu okuduğumuz zaman sen onun okunuşunu takip et.
19 - Sonra onu açıklamak da bize aittir.
20 - Hayır, siz peşin olanı (dünyayı) seviyorsunuz da
21 - Ahireti bırakıyorsunuz.
22 - Yüzler var ki o gün ışıl ışıl parlar.
23 - Rabbine bakar.
24 - Yüzler de var ki o gün asıktır.
25 - Anlar ki kendisine belkıran (bel kemiklerini kıran belalı bir iş) yapılır.
26 - Hayır hayır, ne zaman ki can köprücük kemiklerine dayanır,
27 - "Tedavi edebilecek kimdir?" denilir.
28 - Can çekişen bunun o ayrılık anı olduğunu anlar.
29 - Bacak bacağa dolaşır..
30 - işte o gün sevk, ancak Rabbinedir.
31 - Fakat o, ne sadaka verdi, ne namaz kıldı.
32 - Fakat yalanladı ve döndü.
33 - Sonra da çalım sata sata ailesine gitti.
34 - Gerektir o bela sana, gerek.
35 - Evet, gerektir o bela sana gerek.
36 - insan başıboş bırakılacağını mı sanır?
37 - O, dökülen erlik suyundan bir damla (sperm) değil miydi?
38 - Sonra bir aleka (embriyon) oldu da Rabbi onu biçime koydu, sonra şekil verdi.
39 - Ondan da iki cinsi; erkek ve dişiyi var etti.
40 - Peki, bunu yapanın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?
76-iNSAN:
1 - Gerçekten insan üzerine dehirden (zamandan) öyle bir müddet geldi ki o zaman o, anılmaya değer bir şey değildi.
2 - Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık.
3 - Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör.
4 - Çünkü biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır.
5 - Kuşkusuz iyiler de karışımı kâfûr olan dolgun bir kadehten içerler.
6 - Bir kaynak ki ondan Allah'ın kulları içerler, güzel yollar açarak akıtırlar onu.
7 - O kullar adaklarını yerine getirirler ve fenalığı salgın (olan) bir günden korkarlar.
8 - Düşküne, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler.
9 - "Size sırf Allah rızası için yemek yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz."
10 - "Biz sert ve belalı bir günde Rabbimizden korkarız." derler.
11 - Allah da onları o günün fenalığından korur, yüzlerine parlaklık, gönüllerine sevinç verir.
12 - Sabırlarına karşılık onlara bir cennet ve ipekten elbiseler verir.
13 - Orada donatılmış koltuklar üzerine dayanmışlardır: Orada ne yakıcı güneş görürler, ne de şiddetli soğuk.
14 - Üzerlerine cennet gölgeleri sarkmış, meyveleri bol bol önlerine konmuştur.
15 - Yanlarında gümüşten kaplar, billur kupalar dolaştırılır.
16 - Gümüşten öyle kadehler ki onları türlü türlü biçimlere koymuşlardır.
17 - Onlara orada bir dolu kadeh sunulur ki, karışımı zencefildir.
18 - Bu orada bir pınardır ki, adına "selsebil" derler.
19 - Etraflarında ölümsüz hizmetçiler dolaşır, onları görünce saçılmış inciler sanırsın.
20 - Orada nereye baksan bir nimet ve pek büyük bir mülk görürsün.
21 - Üstlerinde zarif ve yeşil, kalın ipekten bir elbise vardır. Gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara temiz bir içecek içirmiştir.
22 - (Onlara şöyle denir): "işte bu sizin bir mükâfatınızdı. Gayretiniz karşılığını bulmuştur."
23 - Kur'ân'ı sana kısım kısım biz indirdik biz.
24 - O halde Rabbinin hüküm vermesi için sabret. Onlardan hiçbir günahkâra yahut nanköre itaat etme.
25 - Sabahakşam Rabbinin ismini an.
26 - Gecenin bir bölümünde de O'na secde et (akşam ve yatsı namazlarını kıl). Hem de O'nu uzun bir gece tesbih et (teheccüd namazı kıl).
27 - Çünkü onlar bu dünyayı seviyorlar ve önlerindeki ağır bir günü arkaya atıyorlar.
28 - Onları biz yarattık ve mafsallarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz vakit de kılıklarını değiştiririz.
29 - işte bu bir öğüttür. Dileyen Rabbine giden yolu tutar.
30 - Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Kuşkusuz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
31 - Allah dilediğini rahmetine sokar. Zalimlere ise, acıklı bir azap hazırlamıştır.
77-MÜRSELAT:
1 - Andolsun birbiri ardınca gönderilenlere,
2 - Büküp devirenlere,
3 - Yaydıkça yayanlara,
4 - Seçip ayıranlara,
5 - Bir öğüt bırakanlara,
6 - Gerek özür için olsun, gerek uyarı için,
7 - Herhalde size vaad olunan kesinlikle olacaktır.
8 - Hani o yıldızlar silindiği zaman,
9 - Gök yarıldığı zaman,
10 - Dağlar savrulduğu zaman,
11 - Elçiler, tayin edilen vakitlerine erdirildikleri zaman,
12 - Bunlar hangi güne ertelendiler?
13 - Hüküm gününe..
14 - Bildin mi, nedir o hüküm günü?
15 - O gün yalanlayanların vay haline!
16 - Biz, öncekileri helak etmedik mi?
17 - Sonra geridekileri de onlara katarız.
18 - Biz suçlulara böyle yaparız.
19 - O gün yalanlayanların vah haline!
20 - Biz sizi âdi bir sudan yaratmadık mı?
21 - Onu sağlam bir yerde oturttuk.
22 - Belli bir süreye kadar.
23 - Demek ki biçimlendirmişiz. Ne güzel biçimlendireniz biz.
24 - O gün yalanlayanların vay haline!
25 - Yeryüzünü bir tokat (toplanma yeri) yapmadık mı?
26 - Gerek diriler, gerekse ölüler için.
27 - Orada yüksek yüksek dağlar oturtup da size bir tatlı su sunmadık mı?
28 - O gün yalanlayanların vay haline!
29 - (Kıyameti yalanlayanlara şöyle denir): "Haydin gidin o yalanladığınız şeye doğru."
30 - "Haydi gidin o üç çatallı gölgeye (cehenneme)."
31 - O, ne gölgelendirir, ne alevden korur.
32 - O, saray gibi kıvılcımlar atar.
33 - Sanki o kıvılcımlar, sarı sarı (erkek deve sürüleridir).
34 - O gün yalanlayanların vay haline!
35 - Bugün, konuşamıyacakları gündür.
36 - Kendilerine izin de verilmez ki, özür beyan etsinler.
37 - O gün yalanlayanların vay haline!
38 - Bu, işte o hüküm günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya topladık.
39 - Bir hileniz varsa beni atlatın.
40 - O gün yalanlayanların vay haline!
41 - Kuşkusuz takva sahipleri gölgeler altında ve pınar başlarındadır.
42 - Canlarının çektiğinden türlü meyveler arasındadırlar.
43 - (Onlara): "Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyin, için" (denir).
44 - işte biz güzel amel işleyenleri böyle mükafatlandırırız.
45 - O gün yalanlayanların vay haline!
46 - Yiyin, zevklenin biraz, çünkü siz suçlularsınız.
47 - O gün yalanlayanların vay haline!
48 - Onlara: "Rüku edin" denildiği zaman etmezler.
49 - Vay haline o gün yalanlayanların!
50 - Artık bundan (Kur'an'dan) sonra hangi söze inanacaklar?
78-NEBE':
1 - Birbirlerine neyi soruyorlar?
2 - O büyük haberden (kıyametten) mi?
3 - Ki onlar onda ayrılığa düşmektedirler.
4 - Hayır, ilerde bilecekler.
5 - Hayır hayır, ilerde bilecekler.
6 - Biz yeryüzünü bir beşik yapmadık mı?
7 - Dağları da birer kazık kılmadık mı?
8 - Sizleri çift çift yarattık.
9 - Uykunuzu bir dinlenme yaptık.
10 - Geceyi bir örtü yaptık.
11 - Gündüzü de bir geçim zamanı yaptık.
12 - Üstünüze yedi sağlam bina (gök) çattık.
13 - içlerine ışık saçan bir kandil astık.
14 - Yoğunlaşmış bulutlardan şarıl şarıl bir su indirdik.
15 - Onunla taneler ve otlar çıkaralım diye.
16 - Ve sarmaş dolaş bağlar bahçeler (çıkaralım diye).
17 - Kuşkusuz o hüküm günü kararlaştırılmış bir vakit olmuştur.
18 - O gün Sûr'a üflenir, bölük bölük gelirsiniz.
19 - Gök de açılmış, kapı kapı olmuştur.
20 - Dağlar yürütülmüş, serap olmuştur.
21 - Kuşkusuz Cehennem gözetleme yeri olmuştur.
22 - Azgınlar için son varılacak yer olmuştur.
23 - Orada çağlarca kalacaklardır.
24 - Orada ne bir serinlik tadacaklar, ne de içecek bir şey.
25 - Ancak bir kaynar su ve irin (içecekler).
26 - Bir ceza ki tam yaptıklarına uygun.
27 - Çünkü onlar hiçbir hesap ummazlardı.
28 - Âyetlerimizi yalanlaya yalanlaya tam bir yalancı olmuşlardı.
29 - Biz ise herşeyi sayıp bir kitaba geçirmişiz.
30 - (Onlara): "Şimdi tadın (cezanızı). Artık size azabınızı artırmaktan başka bir şey yapmayacağız" (denir).
31 - Kuşkusuz takva sahipleri için bir kurtuluş var.
32 - Bahçeler var, bağlar var.
33 - Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var.
34 - Dopdolu kadehler var.
35 - Orada ne boş bir söz işitirler, ne de bir yalan.
36 - (Bunlar) Rabbinden yeterli bir bağış olarak (verilir).
37 - O, göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Rah-mân'dır. Hiç kimse ondan bir hitaba mâlik olamaz.
38 - O gün Ruh ve melekler sıra sıra dururlar. Rahmân'ın izin verdikleri dışında hiç kimse konuşamaz. izin verilen de doğruyu söyler.
39 - işte bu hak gündür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar.
40 - Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. O gün kişi ellerinin ne takdim ettiğine bakacak ve kâfir diyecek ki: "Ah ne olaydı, ben bir toprak olaydım."
79-NAZi'AT:
1 - Andolsun şiddetle çekip çıkaranlara,
2 - Usulcacık çekenlere,
3 - Yüzüp yüzüp gidenlere,
4 - Yarışıp geçenlere,
5 - Derken bir iş çevirenlere kasem olsun (ki kıyamet var).
6 - O gün deprem sarsar,
7 - Onu ikinci bir sarsıntı izler.
8 - Yürekler vardır, o gün kaygıdan hoplar.
9 - Gözler kalkmaz saygıdan.
10 - Diyorlar ki: "Biz tekrar eski halimize mi döndürülecekmişiz?
11 - "Biz, çürümüş kemikler olduktan sonra ha?"
12 - "Öyleyse bu çok zararlı bir dönüştür." dediler.
13 - Fakat o bir tek haykırıştır.
14 - Bir de bakarsın hepsi meydandadır.
15 - Musa'nın haberi sana geldi mi?
16 - Hani Rabbi ona kutsal vaadi Tuva'da seslenmişti:
17 - "Haydi, demişti, git Firavun'a, çünkü o çok azdı."
18 - De ki: ister misin arınasın?
19 - Seni Rabbinin yoluna ileteyim de ondan korkasın.
20 - Musa Firavun'a o büyük mucizeyi gösterdi.
21 - Fakat Firavun yalanladı, karşı geldi.
22 - Sonra koşarak dönüp gitti.
23 - Derken adamlarını topladı da bağırdı:
24 - "Ben sizin en yüce Rabbinizim" dedi.
25 - Allah da onu tuttu, dünya ve ahiret azabıyla yakalayıverdi.
26 - Kuşkusuz bunda, saygı duyacaklar için bir ibret vardır.
27 - Yaratılışça siz mi daha çetinsiniz, yoksa gök mü? Onu Allah bina etti.
28 - Tavanını yükseltti, onu bir düzene koydu.
29 - Gecesini kararttı, kuşluğunu çıkardı.
30 - Bundan sonra da yeryüzünü döşedi.
31 - Ondan suyunu ve otlağını çıkardı.
32 - Dağlarını oturttu.
33 - Sizin ve hayvanlarınızın geçimi için .
34 - Fakat o her şeyi bastıran büyük felaket geldiği vakit,
35 - O, insanın neyin peşinde koştuğunu anladığı gün,
36 - Gören kimseler için cehennem hortlatıldığı vakit,
37 - Artık her kim azgınlık etmiş,
38 - Ve dünya hayatını tercih etmişse,
39 - Kuşkusuz onun varacağı yer cehennemdir.
40 - Kim de Rabbinin divanında durmaktan korkmuş, nefsini boş heveslerden menetmiş ise,
41 - Kuşkusuz onun varacağı yer cennettir.
42 - Sana o kıyameti soruyorlar, ne zaman kopacak diye.
43 - Sen nerde, onu anlatmak nerde?!
44 - Onun son ilmi Rabbine aittir.
45 - Sen ancak ondan korkacak olanları uyarıcısın.
46 - Onlar o kıyameti görecekleri gün sanki dünyada bir akşam veya kuşluğundan başka durmamışa dönecekler.
hasmet ibriktaroglu
15.08.2012 00:44
0
...
şikayet et
#16560365
bu entry yorumlara kapalı.
tümünü göster
88
© 2025
uludağ sözlük