"-Usta!.."
Alaeddin döndü kömürcü ismail'e:
"-Usta ne olacak bu harbin sonu?"
"-iyi olacak."
"-Nasıl yani?"
"-Yemekli vagonda rakı içeceğiz."
"Biz mi?"
"-Kömürü kim atacak? Kim sürecek makinayı?"
"-Onu da biz."
"-Alayı bırak usta, kim kazanacak?"
"-Biz..."
ismail hiçbir şey anlamadıysa da
üstelemedi.
Çok siyah ve çok kalın kaşlarıyla oynadı biraz
sonra: "-Ustam" dedi,
"bir sualim daha var.
şu gördüğün raylar
dolanır mı bütün dünya yüzünü?"
"-Dolanır."
"-Demek ki harp olmasa,
ama yalnız harp değil, hudutlarda sorgu sual sorulmasa,
rayların üzerine saldık mı makinayı
dünyanın bir ucundan öbür ucuna varır."
"-Deniz dedi mi durur."
"-Gemilere binersin."
-Tayyare daha iyi.
ismail güldü.
Kırıktı ön dişlerinden biri.
"-Ben tayyareye binemem usta,
anamın vasiyeti var."
"-Tayyareye binme, diye mi?"
"-Hayır
karıncayı bile incitme, diye."
Alaeddin kocaman elini vurdu
çıplak uzun ensesine ismail'in:
-Sen ne hafız oğlusun!
Zarar yok ulan,
yine de bineriz tayyareye,
adam öldürmek için değil
gökyüzünden püfür püfür
safa sürmek için...
şimdi sen hele
ateşi bir süngüle."