terörü yıllar boyu dış mihrakların oyunu olarak tanıdık. bu devletin kocaman yöneticileri, makam-mevki sahibi insanlar bizlere öyle tanıttılar. sonraları öğrendik ki kazın ayağı öyle değil. terör içerden besleniyor. bu ülkenin analarının doğurduğu çocuklar kuzey ırak'a geçip gerilla eğitimi görüyor ve bu ülkenin başka analarının doğurduğu gençlere kurşun sıkıyorlar.
geçen 30 yılda, çoğu bıyığı dahi terlememiş ana kuzularından 30 bin vatandaşımız öldü. mhp 30 yıl önce de dik duruyordu bugün de öyle! pekiyi! bir bölümünde iktidar dahi olduğu bu otuz yıl içerisinde ne değişti? geriye dönüp bakıldığında bir arpa boyu yol alınamadı, sadece ölen gençlerin sayısında ciddi artışlar oldu.
bir otuz yıl daha dik durup gençlerin birbirlerini kırmasını mı bekleyelim? unutmayalım ki ölen de öldüren de bizim çocuklarımız. yaşamının baharında toprağa verilen bu binlerce gencin hesabını kim verecek?
devlet olmak, kan davasını körüklemek demek değildir. devletin görevi, kan davasını sona erdirmektir. devlet bekası bunu gerektirir. bu görevin de ötesinde devletin büyük sorumluluğudur zira, her şeye çözüm vardır ancak ölen bir insanı diriltemezsiniz.
bunun hesabını gelecek nesillere, o şehitlerin çocuklarına devlet olarak veremezsiniz! biz bu işi başaramadık diyemezsiniz! bunun özrü yoktur, ancak vebali vardır. "bizler hep dik durduk, devletin onurunu koruduk!" demekle bu vebalden kurtulamazsınız!
görülüyor ki, yönteminiz ve tavrınız doğru değil! eğer doğru olsaydı 30 yılda 30 bin ölü vererek bir sonuç alabilirdiniz. bunu başaramadınız, beceremediniz! ölümlerin önüne geçemediniz! o vakit, kafalarınızı ellerinizin arasına alıp düşünme vaktidir. yeni yeni çözüm yolları bulmaya çalışmanın vaktidir.
- kof kof atmakla, tribünlere oynamakla, dik duruş sergilemekle olmuyor, çözülmüyor bu işler!