40.
-
bir secdegahmış derler ona yüz sürmemek olmaz
ângâh döndük kim ikrar ettik bu iş böyle olmaz...
toplanduk cemaat-ı acemi dedik aşk idek
dediler aşıktan ala ayn-ı sirişk olmaz...
vardık yare kapısın çaldık gönül sunduk cana
peykerdir dedi â'yan-i yakin ile meşk olmaz...
müderrisinden eyledik ilmi talep rûz-be-rûz
mekteb-i aşktır dedi talep ile aşk olmaz...
bülbüle vardık neçe ettin özin böyle yazık
asab etti cühela dedi âh nağmesiz olmaz...
perlenip pervâz ettik gittik pervane-veş şem'e
yanmak yakmak birdir dedi dumansız ah olmaz
döndük sılaya azm eyledik türab olduk yine
idrak ettik yanmak gerekir hamdan aşık olmaz...
-filoloji filleri inceler
türkiye türkçesiyle:
derler ki bir secdegah (varmış) ve ona yüz sürmemek olmazmış.
ondan sonra döndük ve bu işin böyle olmayacağına karar verdik.
bir grup acemi(tecrübesiz) olarak toplandık ve "aşk'a düşelim (bari) dedik.
aşıktan daha çok ağlayan yoktur dediler(diye uyardılar.)
yare vardık ve can'a gönlümüzü sunduk,
(o da bize) dedi ki (aşk bir) yüzdür ki yakın gözlerle (yakından bakmayla) meşk olmaz...
aşk ilmini bizzat müderristen gün ve gün talep ettik,
bu aşk okuludur dedi, sade talep etmekle aşk olmaz, o his meselesidir.
bülbüle gittik, "kendini bu hale nasıl soktun, yazık değil mi sana? (dedik)
(o da)sinirlendi, "cahiller!" dedi "âh, nağmesiz olmaz."
kanatlanıp pervane misali muma doğru uçtuk,
"yanmakla yakmak birdir, dumansız ah olmaz" dedi.
sılamıza döndük sonunda, toprağa döndük yine.
ve o zaman anladık ki ham kişiden aşık falan olmaz, aşık olmak için ilk önce yanmak gerekir.