uzun süredir okumak istediğim ama okul kütüphanesine bir türlü iade edilmediği için gidip kendime
aldığım ve ancak okumaya vakit bulduğum sabahattin ali'nin usta kaleminden çıkmış uzun öykü ya da roman.
romanda raif efendi ile maria puder arasındaki aşk hikayesini görebilmek ve duygulanmak pek mümkün.
ancak tabi sabahattin ali'nin kaleminden çıkınca bu öykü sizi düşündürecek ve duygulandıracak başka başka noktalar ile karşınıza çıkıyor.
burada raif efendi'nin pek çok aşk romanı havasında kuru bir aşk acısı çekmesinden ziyade insanlığını ve yaşama olan bağlılığını
sorgulaması, toplumumuz içinde birbirlerini tanıyamayan pek çok insanın arasında sadece bir insana olan bağlılığı ile yaşama sevincini
hissedip bu kısa birlikteliğin sonunda bütün yaşama amacını kaybetmesi ve makineleşen kendisini tüm dış dünyaya kapatan bir birey haline
gelmesi asıl vurucu noktasıdır sanırım romanın.
aslında bu roman bir aşk romanından öte bizi ve insanlığımızı kısaca insanı sorgulayan eleştirileriyle birlikte toplumcu ve bireysel yanları
bulunan çok yönlü bir eser. okurken raif efendi'nin kürk mantolu madonnası'na olan aşkı ile hüzünlenip, zaman içinde içine gömülen ve silinen
kişiliğine bakarak insanı sorgulmaya başlıyorsunuz.
romanın sonunda ise acı bir tebessüm bırakıyor insanda sadece ve kaç tane raif efendi gelip geçmiştir bu dünyadan diye düşünüyorsunuz.