unutmaya çalıştığım bir hatıramı yeniden canlandıran başlıktır. başlığı tanımlamak yasaktır, o zaman yeniden hatırlatan maşrapadır.
efenim ilkokul 5. sınıfın sonundayız. o zamanlar imkanlar sınırlı öyle büyük konferans salonlarında yıl sonu gösterisi yapılamıyor. herkes kendi sınıfında veda gösterisini yapacak. izleyiciler de o sınıftaki çocuklar ve aileleri. herkese bir görev verildi. sıra bana geldi, bok var gibi "ben şiir yazıp okuycam örtmeniimm" diye atladım. dilim sıra ayağına sıkışsaydı da demeyeydim. hocanın gözlüğünde ters ayaklının yansımasını göreydim de susaydım. hoca kabul etti neyse evlere dağıldık.
ulan onca kişinin karşısına çıkıp ne okuycam ben diye düşünmeye başladım. şiir yazma yeteneği yok. zaten veda töreni duygusal bir şiir olmalı, beklenti bu yönde. işte o an hayatımın en büyük hatasını yapıp, gençliğini arabesk şarkılarla geçirmiş bir kadından, annemden yardım istedim. bülent ersoy'un o arşa dikilmiş mağrur bakışlarını takınan annem, koltuğa yayıldı. "al kalemi eline" dedi. haspaya bak sanki cinayet davasını çözdü de kararı açıklayacak. ben tabi, üzerimdeki bu ağır sorumluluktan kurtulduğum için mutuyum. "yaz" dedi. yemin ediyorum şöyle bir şeydi.
mavi önlüğüm bürünmüş yasa
son kez bakayım o güzel sınıfa
artık bağlanmayacak dantel yakama
bırakın beni, ağlamak istiyorum
öğretmenim annem kadar yakındı
arkadaşlarım hep yanımdaydı
artık son buluyor bu lakırdı
bırakın beni, ağlamak istiyorum
aha böyle, bunun gibi 4 kıta yazdım. bittiğinde annemin yüzündeki gururlu ifadeyi görünce, "lan bir saçmalık var bu işte. bergen miyim olum ben" düşüncesini yok ettim.
neyse geldi gösteri günü. çıktım sahneye. sahne dediğim, tebeşir tahtasının etrafına çiçekler yapıştırmışlar o işte sahne. işte o anda burnunu karıştırıp çıkardığı pisliği benim sıramın altına yapıştıran bir veletle göz göze geldim. yemin ediyorum gözlerim doldu sinirden. ama görevimi tamamlamalıydım. başladım okumaya. annelerin suratında hasıl olan, kahkahayı saklama kızarıklığını fark ettim fark etmesine de sümüklü veledi görmüşüm sinirden sırayı sikicem. o denli mağdurum. o benim sıramdı lan. üçüncü kıtaya gelmemle birlikte, boğazıma düğümlenmiş hıçkırıkları saldım gitti. adeta bir bergendim artık. durduramıyordum kendimi, ben ağlarken o çocuk hala burnundaki sümük hazinesini çıkarmakla meşguldü. şiir bittiğinde alkış kıyamet koptu. bu kadar duygulu ve naif bir çocuk yetiştirdiği için anneme teşekkür edildi. öğretmen de ağlıyordu. bu kargaşayı fırsat bilip, annesinden ayrılmış o çocuğun kafasına afilli bir şaplak indirdim. olağanca çirkefliğiyle bağırmaya başladığında çoktan naif halimle öğretmenin yanında etrafa gülümsüyordum. bu da böyle bir anımdır. bırakın, bırakın ağlamak istiyorum. bir kişi de demedi ki ağla pezemenk tutan mı var. hıyıaaağğ bırakııınnn.