quiz show

entry4 galeri
    3.
  1. acun ılıcalı ve alametifarıkalarını anlamanın bir yoludur.

    ekran başında gayet normal olarak algılananın aslında öyle olmadıgını tokat gibi yüzümüze vurur. gerçekten saf/düzgün insanların tv dünyasıyla karşılaştıktan sonraki değişimlerini, nasıl bir orta oyunun süre geldiğini gösterir.

    belki de bu yüzden artık tvlerde göstrilmemektedir.

    (bkz: charles van doren)
    (bkz: mark van doren)

    filmin ilk sekansı bile aslında çıplak gerçeği anlatmaya çalısır

    --spoiler--
    Otomobil satıcısı, pırıl pırıl bir Chrysler'i daha sonra adının Dick Goodwin olduğunu öğreneceğimiz genç bir adama uzun uzun anlatıp satmaya çalışmaktadır. Elindeki puroyla arabaya bindiğinde satıcının uyarısıyla karşılaşan Dick, filmi en güzel özetleyen şu cümleyi kurar:

    "insanın arabayı sürdüğünü düşünürdüm. Oysa artık araba insanı sürüyor."

    Sahip olduklarımızın artık bize sahip olduğunun açık bir ifadesidir bu cümle aslında. Dick arabadaki radyoyu açtığındaysa Sputnik roketinin fırlatılışıyla ilgili yayına rastlar:

    "Duyduğunuz ses Sputnik'e ait. Bu sabah roketle fırlatılan bir uydu. Şu anda başımızın üzerinde
    bir yörüngede. Bu ses diyor ki, Amerika'da işler yolunda değil."
    --spoiler--

    (bkz: Beauty is truth, truth beauty)

    --spoiler--
    Quiz Show, gerçek bir hikayeyi anlatır bize: 1950'li yıllarda Amerika'da Twenty One adındaki bilgi yarışmasının gözdesi, Queens'te yaşayan Herbie Stempel'dır. Soruları yanıtlarken o kadar sakindir ki, hazırlanırken sahne arkasında ona "Gergin misin?" diye sorduklarında cevabı açıktır:
    "Sadece para işte."
    Soruları bir bir cevaplandırarak haftalarca gündemi meşgul eden Herb, özellikle yaşadığı mahallede herkesin sevgisini kazanmıştır. Bu konuda kendine oldukça da güvenmektedir. Öyle ki karısına her şeyin değişeceğini söylediğinde televizyonu göstererek: "Bu şey Gutenberg'in matbaayı icat etmesinden sonraki en büyük buluş. Ve ben de onda çıkan şeylerin en iyisiyim" der.
    Ancak onun ekranda "güzel durmadığını" düşünen üstyönetim, temiz yüzlü "iyi aile çocuğu", Columbia Ünivertsitesi'nde edebiyat öğretmeni olan Charles Van Doren'ı yeni kahramanları yapmaya karar verir. Zaten saçları karışık, gözlüklü ve sinir bozucu bir Yahudiyi kim dinlemek isterdi ki? Üstelik yayın formatını tamamen hiçe sayıp sokaktaki adam gibi konuşması ve naif halleriyle hiç yakışmamaktadır yarışma programına. Kadınların kalbini çalacak bir centilmen, çocuklara eğer ev ödevlerini aksatmadan yaparlarsa gelecekte kime benzeyeceklerini gösteren bir rol modelidir Charles Van Doren.

    Televizyonda Charles gibi saçları yana düzgün bir şekilde taranmış, yakışıklı, yüksek lisansını astrofizik, doktorasını da edebiyat alanında yapmış, ülke çapında tanınan seçkin bir ailenin çocuğu varken; Queens'in varoşundan gelen, emanet takım elbiseli ve dişleri lekeli Herb'ü kim ne yapsın? Enright, bu konuda hemen çalışmalara başlar ve Charles'a soruların cevaplarını verir. "Halk bunu istiyor!" cümlelerinin adeta havada uçuştuğu filmde, genel kültürü yaşam şartlarına göre oldukça yüksek olan Herbie Stempel'ı beğenmediklerinden, ona daha iyi bir hayat vaat ederek yarışmadan uzaklaştırmaya çalışırlar. Herb'den tek istedikleri 72.000 dolar karşılığında bir soruya bilerek yanlış cevap vermesidir. Yapımcı Enright hemen Herb'le bir yemek organize eder ve planı açıklar. Herb bunu reddeder; ancak Enright bu konuda nettir:
    - Marty (Enright), lütfen bana bunu yapma. Çok küçük düşürücü.
    - 70.000 dolara küçük düşürülmeyi rahatlıkla karşılayabilirsin Herb.

    Ekonomik açıdan karısı Toby'nin ailesine bağımlı olarak yaşadıklarından Herb bu teklifi geri çevirmez ve işin başında "Sadece para işte" demesine rağmen istediklerini yapar. Ancak Enright, verdiği sözü tutmayacaktır. Telefonlara çıkmayacak, ofiste bulunmayacak, ulaşılamayacaktır. Paranın geleceğine gerçekten inanan ve önceki kazandığını da bir dolandırıcıya kaptıran Herb, haklarını aramak için hukuki yola başvurmaya karar verir. Sahip olmak istediği para artık Herb'ün hayatını kontrol etmeye başlamıştır.
    Filmin başında tanıştığımız müfettiş Dick Goodwin, durumdan şüphelenerek bütün eski yarışmacılarla (ki bunların arasında gerçek Herbert Stempel da bulunmaktadır) görüşmeye çalışır. Cevapsız kalan sorularını Charles'a yöneltmek için onunla ve ailesiyle davetlere katılır. Ki bu sırada Charles, artık cevaplar yerine sadece soruların önceden verilmesi ve cevapları kendisinin bulması şartıyla Enright'la anlaşır. Ancak bunu da gururuna yedirememiş olacaktır ki, doğum günü partisinde babasıyla açık açık konuştuğu bir konuyla ilgili soruya, bildiği halde yanlış cevap vererek yarışmadan çekilir. Bu da Dick'in cevaplarla ilgili şüphelerini kat be kat arttıracaktır.

    Bu arada Dick, titizlikle konuyu mahkemeye taşımayı başarır ve ezilen Herb'ün yanında bulunur. Oysa karısı bile onun bu tavrını anlayamamaktadır. Hatta kavga ederlerken ona "Birden Yahudilerin Tom Amcası oldun. Charles olmadan duruşma, Hamlet olmayan Hamlet oyununa benzer!" diye bağırır.
    Davanın iki duruşmasının da basına ve de halka açık olarak yapılması, olayı ikinci bir televizyon programına dönüştürür: Herbert Stempel, tıpkı Charles Van Doren gibi soruların önceden kendisine verildiğini, sorulara cevap verirken yaptıkları hareketlerle adeta çalışılmış bir koreografiyi sergilediklerini bir komedyen edasıyla anlatıp bütün mahkeme salonunu kahkahaya boğar. Kendisinin de alet olduğu bir kandırmacayı yansıtmaktan çok bir şov havasındadır dava. Yarışmada Charles'ın bilmediği soruları bile biliyormuş gibi cevaplamasına çok sinirlenmiştir. Ancak bunu ima eder etmez, jüri üyelerinden biri gözünün içine baka baka Charles'ın bütün eğitim hayatını ve aile kökenini sayarak: "Sizce onun gibi bir adam cevapları bilemeyecek de, siz mi bileceksiniz Bay Stempel?" sorusunu sorduğunda Herb tamamen savunmasız kalır. Charles, bir kez daha sırf daha yüksek bir statüde olduğu için Herb'den insan olarak "daha değerli" kabul edilmiştir. Herb'ün böyle bir zihniyete karşı söyleyecek bir sözü yoktur.
    Oysa Charles, mükemmelliğini savunmasında da ortaya koyar. Açık açık her şeyi itiraf ettiği metinde kullandığı "Ödünç aldığım kanatlarla fazlasıyla yüksekten uçtum, her şey fazlasıyla hazır geliyordu" ifadeleriyle jüriyi adeta büyüler. Öyle ki bulunduğu itiraf kendi suçunu kabul eden bir utanç ifadesi olmaktan çıkarak onu onurlu bir kahraman haline getirir halkın gözünde. Sanki mahkeme salonunda oturan bu adam, para karşılığı soruları cevaplandırarak halkı kandıran bir adam değil de, genç Abraham Lincoln'dür!

    Her ne kadar öğretmenliğine son verilse de, beyaz Amerikan erkeğinin en temiz örneği olarak Charles Van Doren, bu işten yakasını sıyırmayı başarır. Olan, parasız pulsuz şekilde hayatına devam etmek zorunda kalan Queensli Herbert Stempel'a olur.

    Olayın medya tarafları zaten kesinlikle herhangi bir yargıya maruz kalmaz, sahtekarlığı yapanların hiçbiri cezalandırılmaz. Enright'ın yardımcısı olan Freedman da bununla ilgili final repliğiyle bize her şeyi açıklar:
    "Biz burada suçlu yaratmıyoruz. Hepimiz şov dünyası insanlarıyız."
    Medyanın gücü, kamera önünün yarattığı, değiştirdiği ve unutturduğu karakterler... Bütün bu süreci sinema tarihinde başarılı şekilde ele alan nadir yapımlardandır Quiz Show. Gerçek bir olayı anlatan ve bunu sinema izleyicisine zekice diyaloglarla sunan film, üzerinden zaman geçmiş olsa da etkisini kaybetmeyecek. Çünkü şov, devam ediyor.
    --spoiler--
    0 ...