arkadaşımın tavsiyesi üzerine okuduğum bir yazardır.
tabiri caizse benim geçeceğim yollardan geçmiş, gerekli tecrübeleri edinmiş ve de oturup bunları benle paylaşabilecek kıvamda biri olsun istemişimdir hep çevremde. istediğim hiçbir şey olmaz ya benim bu da olmadı tabi en azından şimdilik. direk hayatımda olan biri olmasa da, geçip karşıma sade kahve içerekten anlatmasa da experimental bu boşluğu doldurmakta kısmen. yazdıklarını hadi gözüne kuvvet diyerek okumaya başladığımda her seferinde okuma isteğimin bu kadar artacağını tahmin edemezdim tabi ki. öyle böyle bir baktım adamın hayat hikayesini neredeyse ezberlemişim. güzel miydi, güzeldi.
efendim en çok beni kendi hayatım üzerinde düşünmeye iten şeyleri severim. kitap olsun, film olsun öylelerini severim onlardan etkilenirim. sanatsal, edebi değeri olmasına gerek yoktur. experimental okurken de böyle kendimi sorgulayıp durdum.
mesela artık ben de kaktüsleri çiçeklerden çok seviyorum. benim bünyeye uygun olanın kaktüsler olduğunu fark ettim.
sonra çocukluğumu daha çok düşünmeye başladım. anılarımı hatırlamak için hafızamı zorlama ihtiyacı hissettirdi bana. düşündükçe de fark ettim ki bugün bu hale gelen 'ben'in temellerini ben hep çocukken atmışım. experimental'in çocukluk anılarını dinledikçe kendi çocukluğuma uzanıvermişim.
en önemlisi yalnızlıktı sanırım. gerçekten öyle hissederek mi yazmış bilmem ama anlattığı hikayelerin altında hep yalnızlık tınısı vardı ya da ben öyle algılamak istediğim için algıladım. bırakmak zorunda olduğu ailesi, aşkları, yaşadığı kentler hepsini deli gibi özlüyormuş ama hepsini tekrar görme fırsatı olsa bunlar bir araya gelse bile bugün hissettiği yalnızlığı gideremeyecekmiş gibi sanki. böyle bir yalnızlık, böyle bir boşluk içinde kalabilecek duruma gelmek için yaşadıklarını yüzeysel değil, içten yaşamak gerek sanırım. hissederek ve düşünerek yaşamak. ben de böyle yaşıyor muyum diye sordum kendime, kısmen de olsa böyle yaşadığımı fark ettim. o zaman demek ki neymiş, hissederek yaşayacakmışsın ama exper gibi olmamak için çaba sarfedecekmişsin. olur mu bilmem ama çabalamak lazım.
experin çekirdek ailesindeki abla konumundayım ben. bir gün çocuğum olursa kardeşimin ailenin o en küçük, yeterince şımartılmış bir nevi evin soytarısı kıvamındaki hallerinin sona erdiği kafasına dank ederken, o bana bunları söylemese de ben bileceğim.
sosyal bir varlık olmanın getirdiği bir yere, bir şeye bağlanma isteğinin; özgürlük isteğini tek vuruşta yerle bir ettiğini anladım.
bunun en somut örneği ise en küçük topluluk olan ve şu hayatta seni en mutlu edecek insanlardan oluşan aileden uzakta yaşamanın bir yandan özgürlük, bağımsızlık hissi verirken bir yandan da neler alıp götürdüğü oldu.
her şeyi çok abartırım ben. bu yazarı da abartmış olabilirim. ama bana çok şey kattığını düşünüyorum. önemli olan ne söylediğin değil karşındakinin ne kadar anladığı derler ya benimki de o hesap işte.