"Ben size bunu o kadar açık söylemişken:
sonsuzluk, bilmiyoruz ki belki de
şefkatli bir şeydir, ne bileceksiniz.
taş karışmıştır dilime de çoktan bağışlayın.
Ağrım geçer, nehirler üstüme akar üstüme
Umdumdu. bu dünyada,
bazen benim sanırım
bazen hiçkimsem yok.
Uzun uzun, karıştırarak, onu bunu, bilirsiniz
zaman sıkıntılılar için hiç geçmeyen şeydir.
Bana uzak diyarların taşlarını topladığınızda
teşekkür edemedim size bir ara; bağışlayın.
ben o topladığınız tüm taşların baş ağrısıyım.
Çok eskimiş bendeki ve bir o kadar katı
uzun uzun oturdum bugün dediğime bakmayın
siz bana yine de güzel bir şey anlatın.
Benim bir kalmışlığım durmuşluğum vardır zaten
bir taş nasıl ağrır bir katılıkta,
bu dünyada isteyip verememek nedir, benden anlayın" *