Siz bilmezsiniz, belki de hiçbir zaman bir zaman bilemeyeceksiniz.
Siz böylesiniz işte!
Çok mutlu, çok beraber, çok TAM.
Bir arkadaşım var, siz bilmezsiniz, belki de hiçbir zaman bir zaman bilemeyeceksiniz.
Oturmuş dizi izliyordum, bilmiyorum belki mutluydum. Başkalarının rolleriyle mutlu olmayı biliyorum, epey oldu öğreneli. Sonra bir fısıltı, bir dürtü, aç şu siteyi, gir bak. Hem de dizinin ortasında. Biliyor musun? Siz bilmezsiniz, ben hissediyorum. Olanı da olamayanı da. Ama en çok olmak isteyeni, en çok.
Lanet olası bildirimlere baktım, bakarım ben. Kocaman bir yazı.
Kocaman ama.
Siz bilmezsiniz, bir müzik yazmış ki oraya daha ilk notasında ağlamaya başladım. Hala ağlıyorum. içimi çekiyorum bazen, burnum da akıyor ama umursamıyorum bile. Şimdi hiçbir şey, hiç kimse umurumda değil biliyor musun? Siz bilmezsiniz. Bilemezsiniz. Ben yine de ağlıyorum.
Şarkı kısa, bittikçe başa sarıyorum. Güzel, çok güzel.
Uzun zamandır ilk defa ağlayarak yazı yazıyorum. Birileri, birisi, sizin acınızı, anınızı paylaşmadıkça nasır tutar, siz bilmezsiniz. Bana başkalarının iyilik meleği ol demiş, ben olmak istemedim ki. Ben hep kaçış yolu aramak istedim birkaç pedal çevirip yağmurda ıslanmak için. Hep istedim ki insanlar arkamdan salak dese de ben, ben olayım. Ben büyümek istemedim, siz bilmezsiniz, belki de hiçbir zaman bir zaman bilemeyeceksiniz. Biz çok ama çok çabuk büyüdük. Bana demiş ki, benim yaşadıklarımı hiçbir çocuk yaşamasın diye tüm dünyanın sorumluluğunu üstüme alabilirdim. Demiş Bana demiş Nasıl yaşıyorum onun kelimelerini biliyor musun? Yok, yok, sen bilm
Gittikten sonra haftalarca fotoğraflara bakamadığımı söylemiş miydim?
Ama siz bilmezsiniz.
Sizin bıraktıklarınızın hala devam ettiğine inanamazsınız. Onlar da inanamamış, biliyor musun? Sen, herkes mutlu sanarsın, ben öyle sanıyordum. Seni özleyen birinin olması ne demek biliyor musun? Siz bilmezsiniz.
Seni özleyen birinin olması demek, her gece tavana bakarken aklında dolanan onlarca tilkinin bir sahibi var demek. Sen arkadaş ne biliyor musun? Bilmezsin, ben burnumu çekip dururken sen gülüyorsun çünkü. Biz böyleyiz işte.
Allah aşkına şu şarkı bitmesin.
Olmayan mükemmel gecem böyle son bulacaksa, hep böyle olsun, hep. Hayat bazen içinden taşanları toplamaya çalışırken, yanlışlıkla içindekileri de ortaya saçıvermek. Hep ortaya bırakamıyorsun, öyle değerli ki.
Şimdi odama gidip o küçük pembe şeyi bir sağa bir sola sallayıp kokusunu içime çekicem. Çünkü bana Onları hatırlatıyor. Ben gittim ama onları da getirdim. Keşke bilseniz Bu yazıyı doğrudan onlara da yazamıyorum çünkü ağlarım, çok ağlarım. Ben zamanında çok ağladım.
Sakın bitti sanma. Sizi çok özledim.
Sakın beni unutma.
Sakın benim yerimi başkalarıyla doldurma.
Çünkü ben ağlarım. Artık ağlamıyordum ama, sen beni yine ağlattın, hep yapıyorsun, hep yapıyorsunuz.
Bir fotoğrafım var ayrılırken çekilmiş, en sevdiklerimden. ilk defa haberim olmadan çekilen bir fotoğraf. Gözlerim, umutlarım, istediklerim hep aşağıda sanki. Bir fotoğraf var, hepimiz kadrajdayız ama, nasıl gülüyoruz.
Ben hep o fotoğraftan bir tane daha çekmek istiyorum ama daha fazla gülmek şartıyla, kendime söz veriyorum. Daha fazla mutlu olmalıyız, çok daha fazla! Bütün bir ayrılık boyu içimizi doyuracak kadar, bizi tüketmeyecek kadar. Soğuk kışlar için.
Çok teşekkür ederim demiştim değil mi?
Beni ağlayana kadar güldürüp bu yazı bitene kadar ağlattığın için, seni öyle çok seviyorum ki. Uzak olduğumuzdan bile fazla.