zoraki tanım: dinsiz insanları yaşadığı bir ülke olurdu. benim için zaten farketmez. bu ahir zamanda ne kadar gerçek müslümanların yaşadaığı zaten muallakta.
bizim sorunumuz dinimizin müslümanlık olması, yaşayışımızın değil. ülke olarak % 99'u müslüman diye bir klişemiz var, yıllardır süregelen. bu % 99'un ne kadarı dini inanışını gerçek manada yaşayışına sirayet ettiriyor. tecavüz, hırsızlık, rüşvet, din sömürüsü, aile içi çarpık ilişkiler, kadına şiddet bu ülküde müslümanlık olduğu için mi var, yoksa müslümanlığın yaşamımıza sirayet etmediği için mi var asıl sorulması gereken soru budur.
sabahtan akşama kadar, internet başında zaman öldüren bireylerin, ülkenin gelişimi adına elini taşın altına koymayan toplumun bilim ve teknolojide veya hayat standartlarının bütün yönleriyle gelişmesinde bir mesafe kat edemesinin tek sorumlusu bizim sorumsuz oluşumuzdur. din değil.
1) 2012 yılında diyanet işleri başkanlığına 3,891 milyar TL, milli eğitim bakanlığı'na 39,169 milyar TL bütçe ayrılmıştır. devlet sadece elektrik ve su gibi temel ihtiyaçları öder, diğer giderler cemaat tarafından karşılanır.
2) inşaat sektörü canlandırılıyor diye cami yapılmaz, yaptırılan camiler hayırsever iş adamları tarafından kısa sürede veya cemaat tarafından her cuma günlerinde toplanan para ile uzun sürede inşa edilir. son dönemde TOKi ile birlikte çoğalmaya başlayan site tarzı inşaatlarda ise genel yöntem minimum 400 konut, bir okul ve bir cami gibi site konseptidir. cami tek başına dikilmez.
3) Sabah namazı ve yatsı namazı mesai saatleri dışında iken, yaz aylarında öğlen namazı öğle arasına akşam namazı ise mesai çıkışına denk gelir. bu yüzden sadece ikindi namazı mesaiye denk gelir ki bu da 300 iş gününden yılda 3000 dakika ve 5 saat yapar. 5 saatle ülke kalkınırsa eyvallah. kış aylarında ise 3 vakit namaz mesaiye denk gelse bu da 15 saat yapar ki bu konuda diyecek bir şey yok.
4) ülke olarak sanata talebimiz ortada. dinin olmadığı bir ülkede birden talep fazlası olacaksa orasıno bilmiyorum, öyleyse saygı duyarım. ama bilim konusuna gelince, insanlar bir şey üretmekten çok bir şeyi engellemek için çalıştılar bu ülkede. devrim arabaları filminde dendiği gibi "bu ülkede iyilik asla cezasız kalmaz." insanlar çalışmak yerine, onu fişleyip, bunların evini bastılar. bir şeyler yapmak isteyen bilim insanları faili meçhul cinayetlere kurban gittiler. kişilerin yaptığı işlerden ziyade, eşinin başörtülü olup, olmamasına baktılar. başı kapalı diye insanları üniversitelere almadılar. ne oldu, tüm bu engellemeleri yapınca çok mu geliştik. bu arada bu işleri yapan da kesinlikle dini bütün insanlar değildi.
5) Cennet anaların ayağı altındadır diyen bir din için kadına değer vermiyor deniyorsa ben daha bir şey demem. o modern avrupada evin ortasına konan suyun içinde, ilk önce evin erkekleri yıkanırken, en son ayın su ile evin kadınları yıkanıyırdu.
6) kutuplaşma insanın karakteri ile ilgili bir şey. karakteri oturmuş bir insan, bireyin yaşama şekli veya inanışı ile ilgili eleştiri yapıp üzerine gitmez. bizim gibi olmayan bizden değildir minvalinde bir yaklaşımı benimsemez. o adam kendi inanışına göre yaşamıyorsa, onun için dua eder. herkesin inanışı kendine.
7) kıyamet kopacak olsa bile elinizdeki fidanı dikin diyen bir peygambere sahip bir dinin, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı geliştirmek adına kurban bayramı gibi bir güzel bir oluşuma sahip ve kurban edilen hayvanlara eziyet edilmemesi için gereken önlemlerin alınması konusunda hassasiyeti belli olan bir dinin çevreye duyarsız olduğunu kimse söyleyemez. hayvanlara işkence etmekte günahtır, zira onlar rabbin bu dünyadaki sessiz şahitleridir ve ahiret zamanı konuşacaklardır.
8) gerçek bir inanan yaratılanı severiz, yaradan ötürü deyip, zaten herkesi kardeşi gibi görüp, o şekilde davranır.
9) TV kanallarını meşgul eden o kadar çok şey var ki, din programları bunların yanında devede kulak kalır. zaten o din programlarına da din programı demeye bin şahit ister. hepsi reyting peşinde, kapitalizm uşağı programlar.
10) hacca gitmeye yeten insanların zaten maddi durumları bellidir. insanların ömürleri boyunca belki de birkez olarak gerçekleştirdiği hac için vereceği 8-10 bin euro o insanın kendi tercihidir. avrupa'ya amerika gidip, bu paradan onlarca kat fazla harcayıp, alış veriş, yapıp dönen insanlar varken, kendi inanışları uğruna belki de bütün birikimlerini kutsal toprak ziyaretine veren insanlara saygı duyulması gerekir.
11) 5-6 yaşından itibaren din eğitim almaya başlayan bir çocuğa allah'ın rahmet ve merhametinden bahsedilirse hiç de sağlıksız olmaz. zaten bir müddet sonra büyüyünce kendi olup, biteni idrak etmeye başlayacak ve hayatına sirayet ettirecektir.
12) zinayı kesinlikle yasaklayan bir dinde, helal yoldan yani genç yaşta evlenerek bu sorunun önüne geçilmesi gerektiğini tavsiye eden bir dinde böyle etrafta kadın kadın kadın diye dolanan bireylerin bulunması düşünülemez.
sonuç: sorunun din de değil bizde. asıl meselenin gerçek müslüman olamayan bizde olduğunu düşünen bir fakirin açıklamasıdır.