öncelikle ana karakterin, yazarın diğer eserlerinde oluşturduğu karakterlere nazaran daha sorunlu, daha zayıf, daha hassas bir nitelikte olması takdire şayan. her yönden oldukça dirayetli; hem zeki hem güzel hem çalışkan hem zengin hem nüfuzlu insanların maceralarına şahit olmak bir yerden sonra okuyucuyu boğabilir.
bu takıntılı karakterin bir kadın olması detayını ise, feminizme fazla uğramadan geçiyorum. her karşımıza çıkan olguyu cinsiyete bağlamamak gerekir.
romanın asıl vurgusu mekan tasvirlerindeki ve tarihi gerçeklerin adı geçen mekanlara yedirilmesindeki ustalık. çoğu yerde yazarın hakim bakış açısıyla beraber bahsedilen mekanlara sanki kendiniz birebir olarak gitmişsiniz gibi oluyorsunuz. elbette ki bunu başarmak her yiğidin harcı değil.
ülkelerin yaşadıkları ve yaşattıkları hakkındaki cesur yorumları da yine takdire şayan. spoilera girmemesi için fazla ayrıntı vermiyorum. ancak arjantin için cehennem ülkesi yakıştırmasını yapması, fransa nın da aslında eleştirdiği üçüncü dünya ülkelerinin genel gidişatında olan payı, amerika nın genel tavrı gibi birçok konu alenen dile getirilmiş ve büyük güçler negatif eleştirilmiş. dünya nın alışık olduğu, her daim dönen tezgahlar ardında zeki ve ihtiraslı insanların hayata dair idealist yaklaşımları ilham verici.
ancak bir polisiye roman olamamış kendisi. maalesef. üzülerek biraz ahmet ümit başarısızlığı gördüm yazarda. ki alışık olmadığım bir durum bu jean christophe grange için. birçok aydınlatılmamış nokta var. son 50 sayfa tamamen dağınık ve sallantılı bir kurguyla oluşturulmuş. yan karakterler çok askıya alınmış. çok ihmal edilmiş.
esas polisiye romanı, katili okuyucuya tahmin ettiren ancak cinayeti nasıl işleyebildiği konusunda beyin fırtınası yapılmasını sağlatan romandır. bunda sorun yok. ancak romanda katil tahmin edilebildiği gibi, cinayet nedenleri ve cinayetlerin işleniş yöntemi de oldukça basit, tahmin edilebilir, şaşırtıcı bir şekilde tanıdık olmuş.
yani fasulyeyi nohutu bir gece önceden ıslattığınız, cevizi fındığı fıstığı dövdüğünüz, narı ayıkladığınız, kayısıyı inciri minik minik doğradığınız ve bir süre uğraştığınız zaman insan başarılı bir aşure çıkmasını bekliyor ortaya. bulaşık suyu değil.
okunmadığı zaman vakit kaybı olmaz demeyeceğim, hiçbir kitap için böyle bir iddiada bulunmam. ancak şansınız varsa; yazarın diğer eserlerinden başlayın diyebilirim. o zaman haddimi aşmış olmam zannedersem.