okan bayülgen'in muhallebi kralı programına denk geldim geçenlerde. kentleşme konusunda konuşuyorlardı. okan cihangir'de yaşayan mütevazı oyunculardan söz etti. seksen metrekare evde yaşayan gerçek sanatçılarla, yayla gibi evlerde yaşayan üstelik bunu gazeteye televizyona ifşa eden popülaritesi yüksek kişileri kıyasladı.
okan dedi ki, şehirde yaşamanın anlamı odur, şehirde her şey dışarıda mevcuttur bu yüzden o şeyleri evin içine koyma ihtiyacı hissedilmez. bu yüzden ev yalnızca barınma ihtiyacını karşılayacak boyutta olmalıdır. oysa ki kırsalda dışarıda hiçbir şey yoktur ve dışarda olmayan ihtiyaçların içeri sokulması gerekmektedir ki bu da buna uygun boyutlarda alanlar gerektirir.
mesele aynen bunun gibi işte. millet olarak genel anlamda lüks yaşıyoruz. hayır şöyle bi bakalım kendimize, fark etmemiz işten bile değil. eğer türkiye gibi pazarlar olmasa iphone çinde düşük maliyetle üretilmez, peynir ekmek gibi de tüketilmez. demeyeyim demeyeyim diyorum da bunların hepisi gapitalizmin oyunu.