Yüzme sporunun denizle ilintili olmadığı gerçeğini bilmemekten dolayı ortaya çıkan yakınmadır.
Hatta yüzmeye denizde başlamak kimi insanın yüzmeye karşı olan hevesini bile azaltabilir.
Ege veya akdeniz'de yüzmeye uygun koylar olsa da, Karadeniz'de yüzmek demek eğer yüzme iyi bilinmiyorsa ve kondisyon yoksa kıyıdan maksimum 50 metre açılmak, o 50 metrede maksimum göğsüne kadar gelen suda "ulan deniz beni içeri çeker mi?" çekingenliğiyle dalgalar arasında dikkatle davranmaktır. normalde bir havuzda 1000 m yüzsen harcayacağın enerjiyi 100 metrede harcamak, haliyle yüzmekten soğumaktır.
Ha sahil kasabalarında büyümüş balıkçı çocukları nesli canavar gibi yüzer karadeniz'de (ki onların 2. kuşaklarından biriyim) lakin iş, aş derdindeki bir köylü çocuğuna hadi seni yüzme takımına alalım demek biraz garip kaçar, Yazın sonuna doğru sabah palamut avına çıkarsın, sonra döner yemeğini yersin, biraz uyursun, akabinde çekeğe çektiğin trol varsa eğer onun tamirine koşarsın, sonra zamanın kalırsa terini atmak için denize atlarsın. Büyük şehirlerde ise durum daha farklıdır. En yakın olimpik havuz büyük ihtimal kmlerce uzaktadır, çocuğunu yüzmeye vermek demek kurs parasının yanında servis parası vs de demektir. Okullar Tayyip sağolsun tekrardan sabahçı öğlenci mantığına yoğun bir şekilde çevrilmiştir, ödev mödev derken çocuk için zaman da kalmaz. Bu yüzden ülkede sporla ilgilenen çocukların yüzde 90ı eğer profesyonel sporcu olamadıysa başarısız birer öğrenci olup armut üniversitesi, sapı mühendisliğini bitirirler.