koca yürekli bir adamın, babanın ve kocanın hayatın -büyük buhran yılları- zorluklarına karşı verdiği mücadele. şan, şöhret yahut kişisel tatmini için dövüşmüyordu o, tam manasıyla ailesine bakmak için dövüşüyordu. bu yüzden de bazen eli kırık, bazen kaburgası kırık dövüştü.
böyle bir adamın, gerçek bir kahramanın hikayesini anlatıyor film. yoksulluğun ve baba olma sorumluluğunun birleşmesi insana gerçekten olmadık fedakarlıklar yaptırıyor. evinin ısınma masrafını ödeyemeyen jim in boksorler klubune -yahut ne püsür ise- gidip de para "dilenmesi" ne kadar yürek burkucu idi. ama öyle, reklam tabelalarının odunlarını alıp yakacak olarak kullanmak da öyle idi. kızı daha çok et yesin diye, "ben rüyamda çok et yedim ve bu yüzden şimdi de karnım tok" diye payını kızına veren babaya ne denebilir ki...
yahut kocası ringe çıktığında "sen ne vakit yumruk yesen, ben de aynısını hissediyorum, o yüzden maçlarını asla izleyemem" diyen bir kadın, anne, eş. kocası neler çekiyorsa o da aynısını çekiyor, belki de fazlasını...
yönetmeninin, oyuncularının ellerine sağlık o kadar güzel bir iş çıkarmışlar ki, jim ne vakit yumruk yese bir de yüzümüze, yüreğimize yumruk yedik. jim ne zaman kazanmak için saldırsa biz de ellerimizi kaldırdık havaya, yerimizde duramadık.
russel crowe ve renee zellweger oynamamışlar, yaşamışlar karakterleri. yönetmeni de çok iyi iş çıkarmış sağolsun, dövüş sahneleri oldukça gerçekçi idi, seslerle birlikte. filmdeki diyaloglar da oldukça derin, güzel.