teklif edildiği anda değil de aradan birkaç hafta geçtikten sonra bu cevabı almıştım. tam hoşlandığımı da söyleyemem hani maksat kız olsun gezelim tozalım diye düşünüyordum da birkaç haftadan sonra hafif hafif hoşlanma, alışma devri başlamıştı yani.
bir gölün kenarındaydık. nelerden konuşuyorduk tam olarak kelime kelime hatırlamıyorum. ama evlilik vs konusuluyordu sanırım. ben ona bana tertemiz geldiğini, geçmişinde ne varsa umurumda olmadığını, onun da geçmişinde aşık olduğu adamları ve kırıklıklarını bırakıp tamamen saf ve temiz bir şekilde kollarıma uzanmasını istediğim tarzında birşey söylemiştim. hani tamamen de saf ve temiz bir şekilde söyledim aklımda hiç yok öyle birşey. zaten 17 yaşına gireli 3 ay olmuş bir kızdan öyle birşeyi de beklemezdim ya sözlük; ne bileyim.
birden bakışları donuklaştı; telefonunu cıkarıp ajandadan bir tarihe baktı ve ağlamaya başladı. durumu anlamıştım o anda. içimden parça koptu diyeyim. acımıştım o anda ona. yapabileceğim birşey yoktu onun için. belki de ileride evlendiğim kadın o olmayacaktı fakat şimdilik benim yanımdaydı ve onu koruyup kolluyor, seviyordum. anladığıma dair birşey çaktırmamaya çalışarak;
''ne oldu'' diye sordum.
''ben senin öyle sandığın gibi değilim'' dedi yaşlı gözleri ile.
''ne demek istiyorsun'' diyerek ilgiliymiş gibi bakmayı sürdürdüm.
''benim sakladığım birşey var'' dedi. lafı dolaştırıp bir anda pat diye söyleyecekti. bekledim. sustum. ağlaması devam etti. uzaklaşmıştı biraz benden. oturduğumuz bankta artık aramızda 10 cm falan vardı. karanlık sayılabilecek bir sonbahar günüydü fakat yine de gölün sularına vuran ışıklar yüzündeki gözyaşlarını parlatıyordu.
''nedir o'' dedim, dayanamadım sessizliğe.
''söyleyemem'' dedi. neden dedim. ''öyle işte'' dedi. ağlaması hala sürüyordu ve üzmekten çok sinirimi bozmaya başlamıştı artık.
''lezbiyen misin la yoksa'' dedim. güldü. gözlerinden yaşlar akarken gülen gözlerinin o an çizdiği portreye ömür boyu aşık olunabilirdi. sevip sevmediğimden emin değildim ama alışmıştım artık ona. yalnızlığıma iyi gelmişti gökyüzü olmayan şehirde.
ve o cümleyi söyledi. kutsalına girecek ilk erkek olamayacağımı, daha önce bir hata yaptığını falan. zaten tahmin etmiştim fakat ağzından duyunca tekrardan aklım almamaya başladı. nasıl olurdu; 16 yaşında bir kız nasıl olur da böyle bir şeyi yapmış olabilirdi? bu düşüncelerle boğulurken 'susacak mısın' dedi yaşlı gözleri ile.
normalde içimden halay çekmem gerekiyordu ya hani; rahatça seks yapabilecektik, kızlık zarı vs sorunu olmayacaktı. ama acıdım ona orada, ne bileyim. bir yarası vardı. diğerleri gibi sadece bedeninde taşımıyordu bu yarayı; ruhunda da büyük bir boşluk oluşturmuştu. gözlerindeki çaresizlikte gördüm bunu. bana güvenmişti ve söylemişti; bacaklarını kapatmayı bilmediğini orada fark etmiştim ama. birşey demedim yine. benim de birşeyler yapmam gerekiyordu. aklım bomboştu. Bir yandan o yaştaki bir kızın bu kadar büyük bir yükü dışarıya fark ettirmeden nasıl taşıdığına şaşırıyordum diğer yandansa seks engeli olmadığını...
sol gözümden düştü ilk yaş. bilirsiniz belki ama ilk gözyaşı damlası sol gözden düşerse acıdan; sağ gözden düşerse mutluluktandır derler. bu gereksiz bilgi umurumda değildi fakat o an dikkat etmiştim. piçler gibi sevinmem mi gerekiyordu buna? yoksa üzülmem mi? bilemedim. içimden geleni yapmıştım. sonra birden;
''ne oldu'' dedi. ''benim için bunun önemli olmadığını biliyorsun'' dedim. ''benim için önemli ama'' dedi. bilmez miyim meleğim benim; bilmez miyim önemli olduğunu. gözlerime baktığında gözlerindeki pişmanlığı her seferinde görecektim artık. birkaç damla yaş daha döküldü gözlerimden. sonra birden ''yediremedin işte bak ondan ağlıyorsun'' dedi.
siktir git seni fahişe dedim içimden. keşke bu boku yemenin nasıl birşey olduğunu anlayacak yaşta yeseydin bari dedim. içimden söyledim ama bunları. sonra siktir et dedim ve bir sigara yaktım. yanımda sessizce oturdu, dakikalar sonra kalkıp gittik. aylarca hiç konusunu açmadık. seviştiğimiz zamanlarda da korkuyorum diyerek pek kurcalatmadı bana orasını; bende zorlamadım. güveniyordu bana; yatağıma yatacak kadar; sarhoş olana kadar içip kollarımda uyuyacak kadar. ben de zorlamadım hiç. bacaklarının arasında sıcak bir delik taşıdığı için sevmemiştim o zamana kadar hiçbir kadını. onu da o delik için sevmeyecektim elbet.
6 ay sonra çıktı ama herşey ortaya. tatilde eski sevgilisi ile birlikte olduğunu öğrendim. bana yalan söylüyordu her defasında; inanmıyordum ama smsle gelenlere. sonra geri döndüğümüzde son bir kez gözlerimin içine bakarak yalan söylemesine şahit olmak istedim. evet bir kez daha yalan söyledi. bunu öğrendiğimi söylediğimde eski sevgilisinin bekaretini kaybetme sebebi olduğu halde nasıl bir daha o orospu çocuğu ile bir daha beraber olursun dedim. sen eziğin tekisin, çocukluğun kitapların arasında geçmiş, ayın 15 günü cebinde paran olmuyor gibisinden şeyler söyledi. bir erkeğin gururunu paramparça edebilecek şeylerdi bunlar. param olmuyordu sözlük ne yalan söyleyeyim olmuyordu param. babam emekli ve 2 çocuk okutan bir adamdı. bense ailemden uzakta okumaya gelen çocuk. elimde avucumda bulduğumda sırf o mutlu olsun diye harcardım ya.
her gün gecenin 1 inde yurdun 1. katındaki camdan girmek için erik ağacına tırmanır, üstüm başım dikenlerden parçalanırdı. ama katlanırdım. hayatıma giren 2-3 kadından en özeliydi o. benim özelleştirdiğim; yücelttiğim kadın karşıma geçmiş bunları söylüyordu bana. sustum. gözyaşlarımı yuttum. belki de o gece acısını paylaşmamam gerekiyordu onunla. hayatına girmiş olan diğer piçler gibi; sadece seksi düşünmeliydim. ruhuna dokunmayı, mutlu etmenin yollarını araştırmayı denemek yerine madem bakire değilsin deyip sarhoş olduğunda işimi görebilir ya da ayıkken de zorla götünü tükürükleyip sikebilirdim. ama yapmamıştım. diğer piçler gibi olmamalıydım. hayatından dürüst bir erkek geçmediğine emindim. bende yapmadım. aylar sonra bir kere mesaj attım. numaramı silmiş. adımı söylediğimde ise hangi luis dedi. açıkladım. ''kokunda yok sıcaklığında. siktir git senin üzerinden neler geçti hayatımdan bak numaranla adını bile sen söylemesen hatırladığım yok'' dedi. desin be sözlük. olsun be sözlük. ben mutluyum. acısını paylaştığımdan falan değil; bir daha olsa yine aynısını yaparım. bir kız kız olmadığını söylüyorsa illa da rahatça, sınırlar olmadan seks yapılabileceği anlamına gelmiyor. bir kız bunu size söylüyorsa güvenmiştir size. boşa çıkarmanıza lüzum yok. ben o kadar şeye rağmen hala onun sırrını koruyabiliyorsam; bu onun bana bıraktığı anıya saygı değildir sadece.
biraz fazla uzattığımın farkındayım. ama içimi dökesim geliyor ya bazen birilerine, birşeylere.. kaplumbağam uyuyordu ben de size geldim sözlük. ve yazıyı yazarken arkada durmadan çalan şarkı da buydu; sizlere hediyem olsun. http://www.youtube.com/watch?v=6Ejga4kJUts
velhasıl kelam; bu durum erkekte 2 tane tepkiye neden olur.
1- aha bekaret falan zar uğraşmıcaz aga kız patlak yihuuu. diye halay çekersiniz ya da
2- evlencektim lan bu kızla. nasıl yapmış böyle birşeyi nasıl. diyerek tribe girersiniz.