anlayarak okumak için çok fazla efor sarfetmek gereken kitap. altını çizdiğim ve kendimce güzel bulduğum yerleri isteyenler için buraya yazmak isterim.
-kolay zanaat değildir uyumak: bunun için gün boyunca uyanık kalmak gerekir.
-bir sıçrayışta, bir ölüm sıçrayışıyla sona ulaşmak isteyen yorgunluk, yoksul ve cahil bir yorgunluk, daha fazlasını istemek bile istemeyen: o yarattı tüm tanrıları ve ötedünyaları.
-inanın bana kardeşlerim, bedendi bedenden ümidi kesen.
-hastalar ve ölüm döşeğindekilerdi bedeni ve yeryüzünü aşağılayanlar, göksel olanı ve kurtarıcı kan damlasını icat ettiler:ama bu tatlı ve keder verici zehirleri de bedenden ve yeryüzünden almışlardı!
-sefilliklerinden kaçmak istiyorlardı ve yıldızlar onlara çok uzaktı.iç çektiler bu yüzden: "ahgöksel yollar olsa da, usulca yaklaşsak başka bir varlığa ve mutluluğa!" -bunun üzerine icat ettiler hilelerini ve kanlı içkiciklerini!
-kardeşim, bir erdemin varsa ve o senin erdeminse hiç kimseyle paylaşmazsın bu erdemi. gerçekten, ona adıyla hitap etmek ve okşmaka istersin; onun kulaklarını çekmek ve onunla oyalanmak istersin. bak hele! şimdi onun adını halkla paylaşıyorsun ve erdeminle halk ve sürü oldun sen de.
-"Ben," diyorsun ve gurur duyuyorsun bu sözcükten, inanmak istemeyeceksin ama -senin bedenin ve onun büyük aklı daha da büyüktür oysa; o Ben demez ama Ben'i oluşturur.
-duyunun hissettiğinin ve tinin idrak ettiğinin kendi içinde bir sonu yoktur asla.
-bir çift sözüm var bedeni aşağılayanlara. aşağılamaları saygılarındandır.
-sizin için öldürmek, ey yargıçlar, bir merhamet olmalı, bir intikam değil! ve siz, öldürürken, kendiniz yaşamı haklı çıkarmaya bakın!
-nedir bu insan? biraradayken nadiren barış içinde yaşayan yabani yılanlardan oluşan bir yumak.
-tün yazılanların içinde insanın kendi kanıyla yazdığını severim sadece. kanınla yaz: göreceksin ki kan tindir.
-taşımak zordur yaşamı, ama bu kadar çıtkırıldım olmayın siz de! hepimiz şirin, dayanıklı eşekleriz, erkeğiyle dişisiyle.
-yukarı vardığımda, hep yalnız buluyorum kendimi. hiç kimse konuşmuyor benimle, yalnızlığın ayazı titretiyor beni. ne arıyorum ki yükseklerde?
-bu ağaç bir başına duruyor bu dağda; insanlardan ve hayvanlardan daha yükseğe uzanmış. konuşmak isteseydi, kendisini anlayan kimseyi bulamayacaktı: o kadar yükselmiş.
-"şehvet günahtır," -böyle diyor ölümü vaaz eden kimileri, -"kenara çekilelim ve çocuk yapmayalım!"
-yüreğinizdeki nefreti ve hasedi bilirim. nefreti ve hasedi bilmeyecek kadar büyük değilsiniz. en azından kendinizden utanmayacak kadar büyük olun!
-bakın şu lüzumsuzlara! her daim hastadırlar ve balgam çıkartırlar ve gazete derler bu çıkardıklarına. birbirlerini yutarlar ve kendilerini bile hazmedemezler.
-bakın şu adamlara: gözlerinden belli -bir kadının yanında yatmaktan daha iyi bir şey bildikleri yok yeryüzünde.
-hiç olmazsa hayvan olarak kusursuz olsalardı! oysa hayvan olmak için masumiyet gerekir.
-nasıl da ustalıkla bilir bu şehvet denen dişi köpek bir parça tin dilenmesini, bir parça et esirgendiğinde kendisinden!
-"bir kişi daima fazladır etrafımda." -böyle düşünür münzevi.
-bir köle misin? o halde bir dost olamazsın. bir tiran mısın? o halde dostların olamaz. çok uzun süredir bir köle ve bir tiran gizliydi kadında. bu yüzden kadın henüz yatkın değildir dostluğa: sadece aşkı bilir o.
-kadın henüz yatkın değildir dostluğa: kadın hâlâ kedidir, kuştur ya da olsa olsa inektir.
-kendinizden iyi söz edilmesini istediğinizde bir şahit çağırıyorsunuz kendinize; ve onu hakkınızda iyi şeyler düşünmesi için ayarttığınızda, siz de iyi şeyler düşünüyorsunuz kendiniz hakkında.
-böyle söyler deli: "insanlarla ilişki bozar insanın karakterini, özellikle de yoksa bir karakteri."
-kadındaki her şey bir bilmecedir ve kadındaki her şeyin tek bir çözümü vardır: hamilelik denir bu çözüme. erkek bir araçtır kadın için: amaç her zaman çocuktur.
-kadının duygusu yüzeydir, sığ sularda hareketli, fırtınalı ince bir tabakadır. oysa derindir erkeğin duygusu, yeraltı mağaralarında çağıldar onun ırmağı: kadın sezinler erkeğin gücünü, ama kavrayamaz onu.
-"kadınlara mı gidiyorsun? kırbacı unutma."
-bir düşmanınız varsa, iyilikle karşılık vermeyin onun kötülüğüne: çünkü bu tavrınız onu utandırır. aksine onun da size iyi bir şey yapmış olduğunu kanıtlayın.
-evlilik: iki kişinin onu yaratanlardan daha fazla olan birini yaratma istemine evlilik derim ben.
-ah, bu iki kişilik ruh yoksulluğu! ah, bu iki kişilik ruh kirliliği! ah, bu iki kişilik sefil huzur! evlilik diyorlar tüm bunlara; ve cennette kıyıldığını söylüyorlar nikahlarının. eksik olsun lüzumsuzların bu cenneti! eksik olsun bu cennet bağıyla birbirine bağlanmış hayvanlar!
-bir meleğin erdemlerine sahip bir hizmetçi kız arıyordu bu adam. oysa ansızın hizmetçisi oldu kadının ve şimdi melek olmak gereği duyuyor bir de.
-sayısız kısa budalalık -aşk deniyor buna sizde. evliliğiniz uzun bir ahmaklık olarak son veriyor, kısa budalalıklara.
-bugünün yalnızları, siz aykırı düşenler, günün birinde bir halk olacaksınız: sizden, kendi kendini seçenlerden seçilmiş bir halk doğacak -ve bu halktan da üstinsan.
-henüz kendinizi aramamıştınız, bu sırada beni buldunuz. böyle yapar tüm müminler, bu yüzden değersizdir tüm inanışlar.
-idrak eden kişi, hayvanların arasındaymış gibi dolaşır insanların arasında. idrak eden kişinin gözünde insan: al yanaklı bir hayvandır. nasıl böyle oldu insan? sık sık utanmak zorunda kaldığından değil mi?
-büyük iyilikler şükran borcu değil, intikam duygusu yaratırlar. ve küçük iyilikler unutulmadığında kurt gibi kemirmeye başlar iyilik görenin içini.
-zordur insanlarla yaşamak, çünkü öyle zordur ki susmasını bilmek.
-ah, şu rahiplerin yaptığı kulübelere bakın! kilise diyorlar tatlı kokulu mağaralarına. ah bu sahte ışık, bu sıkıcı hava! burası ruhun kendi yüceliğine doğru -uçamadığı yer.
-oysa güzelliği sesi kısıktır konuşurken: sadece en uyanık ruhlara yanaşır.
-ve "ben adilim." dediklerinde her zaman, "intikamım alındı." diyorlarmış gibi çınlar sesleri. (almanca: ich bin gerecht: ben adilim, ich bin gerächt: intikamım alındı)
-ve şimdi, egemen olmak dedikleri şeyi görünce, egemenlere de çevirdim sırtımı: onların gözünde egemenlik iktidar uğruna pazarlıklar yapmak ve el sıkışmaktır -ayaktakımıyla!
-"intikam almak istiyoruz ve bizimle aynı olmayan herkese küfretmek." -böyle ant içer örümcek yürekliler.
-siz, eşitlik vaizleri, acizliğin tiranca çılgınlığı işte böyle "eşitlik" diye haykırıyor içinizden: en gizli tiranca hazlarınız erdem sözcükleri kılığına giriyor!
-coşkulu kişilere benziyorlar: ama yürek değildir onları coşturan -intikamdır. ve kibar ve soğukkanlı olduklarında tinleri değil, hasetleridir onları kibar ve soğukkanlı yapan.
-cezalandırma dürtüsü güçlü olan hiç kimseye güvenmeyin.
-güvenmeyin kendi adaletinden sıkça söz eden kimseye!
-ama nerede bir canlı buldumsa orada itaat hakkında konuşulduğunu da duydum. her canlı bir itaat edendir. ve şuydu ikinci duyduğum: kendi kendine itaat edemeyene emredilir: böyledir canlıların doğası.
-nerede bir canlı gördüysem, orada güç istemini gördüm; ve hizmet edenin isteminde bile efendi olma istemini gördüm.
-ve iyinin ve kötünün yaratıcı olmak isteyen: sahiden önce bir yok edici olmalıdır ve değerleri paramparça etmelidir.
-sahiden, asıl yüzlerinizden daha iyi bir maske taşıyamazdınız, siz şimdinin insanları! kim -tanıyabilirdi ki sizi?
-usandım şairlerden, eskilerden ve yenilerden: yüzeysel buluyorum hepsini, sığ denizler gibiler. yeterince derinliğine düşünmediler: bu yüzden duyguları dibe batmadı. biraz şehvet ve biraz can sıkıntısı: en iyi düşündükleri şeyler bunlar oldu. yeterince temiz de değiller bence: tüm sularını bulandırdılar derin görünsün diye.
-öyle insanlar gördüm ki her şeyleri eksik de bir şeyleri çok fazla -büyük bir gözden, büyük bir ağızdan ya da büyük bir karından ya da herhangi büyük bir şeyden ibaret bu insanlar,- tersine sakatlar diyorum bunlara.
-mutluluk peşimden geliyor. kadınların peşinden koşmadığım için geliyor. oysa ki bir kadındır mutluluk!
-ve insanlar arasında, en çok adımını usulca atanlardan, bayağılardan ve kararsızlık ve tereddütle geçen bulutlardan nefret ederim.
-şunu da öğrendim ki aralarında: öven kişi sanki veriyormuş gibi davranıyor, aslında daha çok kendisine verilmesini istiyor.
-ne kadar iyilik görüyorsam, o kadar zayıflık görüyorum. ne kadar adalet ve merhamet görüyorsam, o kadar da zayıflık.
-"inlemek isteyen, ellerini açıp yalvarmak isteyen tüm korkak şeytanları kovun içinizden," diye bağırdığımda "zerdüşt tanrısızdır." diyorlar.
-aslında çoğunlukla tek şeyi isterler saflık içinde: kimsenin kendilerine acı çektirmemesini. bu yüzden herkesten erken davranıp iyilik yaparlar herkese. oysa korkaklıktır bu: adına "erdem" denilse bile.
-burada dindarlık çoktur ve tanrının sürüleri önünde bol bol salya yalayıcılık ve yaltakçılık da vardır.
-bu genç yüreklerin tümü de yaşlanmış şimdiden, -yaşlı bile değiller! sadece yorgun, bayağı, keyfine düşkün oldular. -"yeniden dini bütün olduk diyorlar buna.
-terk edilmişlik başkadır, yalnızlık başka.
-insandaki her şeyi kavramak isteyen, her şeye dokunmak zorundadır. ama bunun için fazla temiz ellerim.
-saklanmış hakikatlerle, çılgın ellerle, çılgın bir yürekle ve bol bol küçük merhamet yalanıyla -böyle yaşadım insanların arasında.
-ve insanın içindeki birçok şey istiridyeye benzer: yani iğrenç, yapışkan ve elle tutulması zordur.
-oysa her şeyi çiğnemek ve hazmetmek: tam bir domuz tarzıdır bu! her zaman i-a demek, sadece eşek öğrenir bunu ve eşek tinli! (almanca'da eşek anırması i-a olarak söylenir ve ja [evet] ile benzer telaffuza sahiptir)
-ah şu iyiler -iyi insanlar asla hakikati söylemez; bu ölçüde iyi olmak bir hastalıktır tin için. vazgeçer bu iyiler, teslim olurlar, yürekleri söyleneni tekrarlar, candan söz dinlerler: ne ki söz dinleyen kendini duymaz!
-"çalmamalısın! öldürmemelisin!" -bir zamanlar kutsal sayılırdı böyle sözler; insanlar diz çöker, boyun eğer ve pabuçlarını çıkarırlardı bu sözlerin önünde. ama soruyorum size: bu kutsal sözlerden daha iyi hırsızlar ve katiller görülmüş müdür dünyanın herhangi bir yerinde? yaşamın tümü zaten çalma ve öldürme değil midir?
-fiyatı olan her şeyin; çok azdır değeri.
-"niye yaşamalı? her şey boş! yaşamak -havanda su dövmektir; yaşamak -kendi kendini yakıp kavurmak ve yine de ısınamamaktır." eski çağlardan kalma bu laflar "bilgelik" sayılıyor hâlâ; ama eski oluşları ve küf kokmaları yüzünden daha da saygı duyuluyor bunlara. çürümek de asilleştiriyor.
-dindar ötedünyalıların şöyle sözler söylediklerini duydum: "bırak, kim isterse, boğsun, bıçaklasın, kessin ve doğrasın insanları: bunun için parmağını bile oynatma! böyle öğrenirler dünyadan yüz çevirmeyi.
-işte orada kayık, -öbür tarafa, belki de büyük hiçliğe gidiyor. kim binmek ister ki bu "belki"ye? içinizden hiç kimse binmek istemez ölüm kayığına! peki öyleyse dünya yorgunu olmak isteyişiniz niye?
-ve kimi öyle iyi buluşlar var ki orada, kadınların göğüsleri gibi: hem yararlı hem hoştur onlar.
-iflah olmazlara hekim olunmaz.
-birbirlerine pusuya yatıyorlar, birbirlerinden bir şeyler kapıyorlar, buna da "iyi komşuluk" diyorlar.
-tüccarlar hüküm sürebilir, parlayan her şeyin hala tüccar altını olduğu yerde.
-küçük insan, özellikle de şair -nasıl da gayretle suçlar yaşamı sözcüklerde! dinleyin, ama tüm o suçlamalardaki şehveti duymazdan gelmeyin!
-insan kendine karşı en zalim hayvandır; ve kendine "günahkâr" ve "çarmıhını taşıyan" ve tövbekâr" diyen herkesin bu yakınmalarındaki ve suçlamalarındaki şehveti görmezden gelmeyin!
-"her ağlayış bir yakınma değil midir? ve her ağlayış bir suçlama?" diyorsun kendine ve bu yüzden işte, ey ruhum, derdini dökmektense gülümsemeyi yeğliyorsun.
-tüm insanların kaderleri içinde, yeryüzünün güçlülerinin aynı zamanda en öndekiler olmayışından daha kötüsü yoktur!
-ister tanrının merhameti olsun, ister insanların: merhamet utanca aykırıdır. tüm en küçük insanlarda bile erdem deniliyor bugün buna, merhamet etmeye: büyük talihsizliklere, büyük çirkinliklere, büyük başarısızlıklara hiç saygı duyulmuyor!
-yalan söyleyemeyen hakikatin ne olduğunu bilmez.
-kadınlara sorun, keyif için doğum yapılmaz: sancıdır şairleri ve tavukları gıdaklatan.
--spoiler-- *