the twilight saga new moon

entry161 galeri video3
    158.
  1. twilight serisinde en çok kendimle özdeşleştirdiğim film. kendime izleyecek film ararken adını görünce buraya da yazasım geldi. normalde sevmem twilight saga 'yı, stephanie meyer 'a da demediğimi bırakmam. ama bu film bi başka etki yarattı bende. bu filmin vizyona girdiği tarih, o zamanki sevgilimden yeni ayrıldığım zamanlardı.

    mutsuzdum baya, hiçbir şey yapmak gelmiyordu içimden. arkadaşım aradı beni, "hadi ikimize bilet aldım, sinemaya gidiyoruz." dedi. "kızım ne sineması yeaa" diye mırın kırın ettiysem de gittik işte neyse.

    --bazı yerler spoiler içerir--
    kristen stewart 'ın donuk oyunculuğunu beğenmiyorum, çoğu kişinin de beğendiğini sanmıyorum zaten. ama new moon 'un karamsar haline o donuk oyunculuğu yakışmıştı.

    edward'ın bella'yı terk ettiği sahnede bir tuhaf oldum, istemdışı bella'yla özdeşleştirdim kendimi. çünkü o eski sevgilim olacak herifçioğlu da beni aynen böyle piç gibi ortada bırakmıştı. bir kafede oturduk, söylemesi gerekeni söyledi ve gitti. bunu ne kendime yedirebildim ne de ona yakıştırabildim. 2 yıllık kesintisiz bi ilişkiydi. * parklarda bahçelerde el ele tutuşup dondurma yiyip, ihihi mihihi yapan çiftlerden değildik. hani öyle olsak demet akalın moduna girip, "yüzünü bile görmeeek istemiyoruuumm, yoluma çıkmasan iyiii edersiiiin" diye gezinirdim. ama aynı zamanda o benim en yakın arkadaşım, sırdaşımdı.

    bella koca ormanda edward'ı ararken ben de biz bu kadar yakınken piç gibi ortada bırakılmayı hak edecek ne yapmıştım onu düşündüm. bella yerde cenin pozisyonu alıp, kollarını kendine dolarken istemdışı ben de aynı hareketi yaptım.

    bella'nın aşk acısından kurtulmak için yaptığı saçmasapan şeyleri de öylesine izledim. bu salak karının bile yanında onu seven, koruyan bir jacob'ı vardı. edward olmasa jacob, nolcak sanki. benim o da yoktu, kendi kendimi teselli etmeye çalışmıştım. işe yaradı mı diye sorarsanız, hayır.

    bella'nın başarısız intihar girişimini öğrenen edward (o başarılı oldu sanıyordu tabi, eheh) bu sefer de kendi intihar etmeye çalıştı. onu izlerken dedim ki "ulan ben intihar edecek olsam bu herifçioğlu da intihar etmeye kalkar mıydı acaba?" ne kalkacak bir baldantatlisirke gider, bin tanesi gelir, hayat güzel vapurlar falan. edward yaşamış yaşayacağı kadar, bir asır doldurmuş, intihar etsin yani nolacak. vampirin de intihar edenini çıkardı bu stephanie meyer, allahım yeaa.

    sonu tahmin edildiği gibi mutlu son. edward esas kıza evlenme teklifi eder, esas kız da ağzı açık bakarken, aşk-ı memnu sezon finali gibi pat diye bitirdiler filmi.
    --bazı yerler spoiler içerir--

    bense "oh bitti sonunda kurtuldum beynimi siken düşüncelerden" derken ön sıralarda bir kızla el ele çıkış kapısına doğru ilerleyen, bu düşüncelerime sebep olan eski sevgilimi gördüm. o beni gördü mü görmedi mi, bilerek mi kızın elini tuttu bilmiyorum. tek bildiğim bir an önce eve gitmek istediğimdi.

    eve gittim, filmin müziklerini yapan alexandre desplat 'tan edward leaves 'ı açtım, 5-6 kez ard arda dinledim. sonra onu elimden geldiğince düşünmemeye çalıştım, çılgın bediş ruhlu arkadaşımla mükü ruhuyla takıldım. işte falan filan bitti gitti.

    filmden çok kendimden bahsetmişim, eheh. ama çoğu insana sikimsonik gelen bu film, beni her zaman duygulandırır bu yüzden. sanırım şimdi tekrar izleyeceğim. ardından tekrar bunu dinleyeceğim.

    &feature=related
    0 ...