iyi de inanç dediğin şey üç ayaklıdır. osmanlı tahtları gibi. inancın bir ayağı kalptedir. bir ayağı söylemde. bir ayağı da eylemde. şimdi sen, evet evet, sana diyorum. her fırsatta aşka inanmadığını böğüren gerizekalı.
ne oldu da aşka inanmadın? daha geçen yıl, geçen ay, geçen hafta her yerde "ben aşığım, mutluyum" diye kıçını yırtmıyor muydun? böğürmüyor muydun? mutluluğunla diğer insanları rahatsız etmiyor muydun?
şimdi ne oldu, şimdi ne oldu da bir anda kırıldı bu inancın? aldatıldın mı? terk mi edildin? yoksa yarı yolda mı bırakıldın? ne oldu? ne oldu da aşka engel oldu? aşka inanmana?
şahidim tanrı'dır lan benim, şahidim gecedir, şahidim sessizlik, şahidim karanlıktır ki bir kereliğine aşka inanmamazlık edemedim ben. hep mi mutlu bir aşk hayatım oldu? hayır. bütün anlarım şahane miydi? yine hayır. hayatım boyunca tüm kadınlar peşimde koşup da bana taptılar mı? buna da hayır.
senin sorup sorabileceğin, aşka inanmamı sağlayacak tüm güzelliklere "hayır" cevabını yapıştırıyorum.
ama tek bir cümlem "evet"tir benim. tek bir cümlem sonsuza kadar "evet" olacak. o da "aşk var mı?" sorusuna verebileceğim cevap. kendimden bile emin değilkeni, kendi varlığımdan, sizlerin varlığından... emin değilken, sabahın olacağını bile kestiremezken, güneşin insanlara küsüp de doğmayacağı ihtimali bile her şeyden üstünken, aşka inanamamazlık edemedim bir kereliğine.
sen de ki "cinsel açlığını bastırmak için izlediğin gizli bir yoldu aşk." ben diyeyim ki "ruhum açtı." sen de ki "yanına sokulmak istediğin kadınlara ulaşmak için attığın salvolardı aşk." ben diyeyim ki "bacaklarımı bileklerinden keseli 4 yıl oldu." sen de ki "cinsel ilişkinin ön sevişmesidir aşk." ben diyeyim ki ölümün ön sevişmesi."
vazgeçemedim. vazgeçecek gibi de durmuyorum. tepeden tırnağa duygu, gırtlağıma kadar libido yüklüyüm. eğer ki ölmezden önce son isteğin ne diye sorsa azrail, tek bir salise beklemem;
"aşk"
azrail de tırpanını boynuma indirir.
ve ben, en azından ölürken aşkla ölürüm. aşka aşık. ya da bir insana. farketmez.