--spoiler--
sinema der andre bazin, arzularımızla daha bir ahenk içinde olan bir dünyaya bakışımızın yerini tutar. le mepris; küçümseyiş, işte bu dünyanın öyküsüdür.
--spoiler--
--spoiler--
yaratılışımızın kökenini düşünün bir; sizler hayvan olarak yaşamak için bu dünyaya gelmediniz! aksine fazilet ve ilmi takip etmek için buradasınız.
--spoiler--
--spoiler--
sonra gece bütün yıldızları gördü.
çok geçmeden gözyaşlarına dönüşecek memnuniyet hissiyle doluyduk,
ta ki deniz üzerimize kapanıncaya kadar...
--spoiler--
hem aşkı hem idealleri konusunda sağlam duramayan, oyun ve senaryo yazarı paul'ün; amerikalı yapımcının güçlerine yani paraya ve güzel karısı camilla'ya ilgisine yenilen evliliğinin; ulysess; poseidon ve penelope ekseninde ölümünü anlatan godard filmi. ama filmde de belirtildiği gibi ölüm çözüm değildir...
ulysses'in 10 yıl sonunda ithaka'yı ilk görüşündeki bakışıyla, küçümseyiş; le mepris; masmavi deniz eşliğinde silencio'ya gömülür...
insanın aklına wittgenstein'in sözü gelir önce; üzerine konuşulamayan konusunda susulmalı...
sonra da godard'ın vivre sa vie filminden şu diyalog(bardot, siyah peruk taktığı bölümlerde vivre sa vie'deki nana'ya çok benzemektedir):
--spoiler--
olgun adam:insan ancak bir süre yaşamdan feragat ettiği zaman konuşmayı öğrenir.Bedel budur.
nana:Yani konuşmak ölümcül müdür?
olgun adam:Konuşmak neredeyse bir yeniden doğuş demektir.Bir anlamda, yaşamın diğer boyutudur.
çok boyutlu iletişimsizlik sonucu ölen aşk...
hataları ile yaşamayı bilmek ve aşk; üstüne yine vivre sa vie'deki bir diyalog her şeyi anlatmaktadır sanki:
--spoiler--
olgun adam:Hayatta her insan hatalarıyla yaşar. Önemli olan bunlarla baş edebilmektir.
nana:Aşkın, hayatın tek gerçeği olması gerekmiyor mu?
olgun adam:Bunun için, aşkın hep aynı gerçeği işaret etmesi gerekir. Bu güne kadar hiç aşık olduğu şeyin ne olduğunu bilen birine rastladın mı?Hayır. Yirmili yaşlarında bunu bilemezsin. Yaptığın tek şey,keyfi seçimlerde bulunmaktır. "Seviyorum" kelimesi çoğu zaman fütursuzca sarf edilir.Neyi sevdiğinden emin olmak için ihtiyacın olan şey ise, olgunluktur.
Doğruyu aramak! işte yaşamın gerçeği budur.
Ve aşk eğer gerçekse,
ancak o zaman bir çözüm olur.
bu bölüm feci spoiler içerir: le mepris filmindeki tek duyarlı erkek; sanatından ödün vermek istemeyen ve post modern ahkamlara ulysses ve penelope'yi kurban etmek istemeyen yönetmen lang'dir. yoksa ne güzel karısını ne de sanatın idealizmini taşıyaman oyun ve senaryo yazarı ya da parasıyla hem kadınlara hem sanatçılara sahip olacağını düşünen amerikalı yapımcıdır. camille bu filmde ölmesi gereken son kişidir. hele ki zayıf karakterli kocasının silahını boşaltıp, ondan ve sallantıdaki kişiliğinden uzaklaşıp, daktilograf olarak roma'da yeni bir hayata başlamak için yola çıkmışken. (istese zengin amerikalı yapımcı ile konformlu bir hayat yaşayabilecekken; eski işi olan daktilograflığa devam edecektir roma'da. ki buna yapımcı bile şaşkınlık ve küçümsemeyle güler..)filmde erkek egemen bir sonla; poseidon, penelope'nin ölümüne neden olmuş ve ulysses sağ kalmıştır...ki amerikalı yapımcının ya da derinden paul'ün düşündüğünün aksine penelope ulysses'e ihanet etmemişti...ingeborg bachmann'ın eşsiz romanı malina'daki gibi bize düşen son söz; cinayetti...
hölderlin notu:filmde; fritz lang'in friedrich holderlin'in "Dichterberuf" ("The Poet's Vocation") şiirinden alıntı yaptığı bölüm çok özeldir.
''ancak insanoğlu zorunlu olduğunda tanrının karşısında korkusuz ve tek başına ayakta kalabilir.
kalkanı açık sözlülüğüdür
ne silahlara ne hileye gereksinim duyar.
tanrının yokluğunun ona yardım ettiği, böyle bir zamana dek.'
lang'in ağzından son dizenin anlamı: ''tanrı namevcut olmadığı sürece; tanrı bize yakın olduğu sürece...
diğer dizelerle beraber son dize; insanoğlunun şüphelerini bir kez daha gideren tanrının varolmayışı ile ilgili. garip ama gerçek.''