Arabistan'dan Antakya'ya Doğru Otobüs Yolculuğu Yapan Bir Yolcunun Günlüğü:
Haberlerde Suriye'de problemler olduğunu gördüğüm için otobüsle gitmeye korkuyordum. Ama uçak bileti de çok pahalıydı. Bu nedenle yanıma küçük bir valiz alarak Hatay plakalı bir otobüs ile yola çıktım.
Damascus'dan, Homs'dan geçtik ama herşey normal görünüyordu. Hiç bir problem ile karşılaşmadık. ilerledikçe geçtiğimiz yerlerin isimlerini de bilmez oldum. Sınıra yaklaşmış olmalıydık, şehir dışında bir yolda ilerliyorduk. Bir süre sonra daha küçük bir yola saptık. Yanımızdan geçen bir tır, selektör yapıp elini 'geri dönün' anlamında salladı, zaten kendide uzaklaşıyordu. Ardından bir tır ve bir otobüs daha. Dönmeye karar verdiğimizde yolun ortasında devrilmiş bir otobüs ve içinden sarkan kanlı bir el gördük (muhalif gösterisi)
Önümüzdeki otobüs geri dönüş yolundan sağ tarafa saptı sonra bekledi. inip konuştuk. Haberlerdeki Suriye'nin halinden, özgür Suriye ordusunun Bab Al Hawa(Cilvegözü) başta olmak üzere bütün sınır kapılarını teker teker ele geçirdiklerinin yayınlandığından bahsettik. Adamın anlattığına göre; güneş batımına doğru kalabalık bir grup cilvegözünü kuşatıp ele geçirmiş, oradaki bilgisayar, evrak ve malzemelerini yakmış, tırları sahiplerinin cep telefonlarını ve paralarını alıp göndererek yakmışlar. Sabah güneş doğumuna doğru olay yerine ulaşan askerlerde kapıyı geri almış. Olay bu kadar basitmiş.
Özgür Suriye ordusunun buradaki yerini sorduk, dedikleri şöyleydi; şehir içine inemiyorlar, zaten kalabalıkta değiller, Suriye içinde destekleri yok. Köyler arası yollarda geceleri pusup, geçen araçlara yalnız iseler ateş ediyorlar. Bunu gündüzleri yapamıyorlar. Zaten asker neredeyse bütün yolları tutmuş, tutulmayan yolları da yakında tutacakmış.
Şehirde hiç karışıklık, protesto filan yokmuş. Askerler çok titizmiş. Neyse otobüslerimize binip yolumuza devam ettik. Yan yana iki arabanın ancak sığabileceği bir yolda ilerliyorduk. Asker kontrolü vardı. Pasaportları, nereli olduğumuzu, neden bu yoldan gittiğimizi filan her şeyi sordular. Meğerseniz her köyün giriş ve çıkışında kontrol noktaları varmış. Bu sayede muhalifler köylere inip zarar veremiyorlar. Tek yapabildikleri tek gezen mini araçlara ateş etmek (oda geceleri).
Bir köye girdik. Öğle vaktiydi ama köyde ne asılmış elbiseler, ne insanlar, ne sesler hiç birşey yoktu. Köyde cami olduğunu gördüğümüzde Türkiye'ye gidenlerden olduklarını anladık. ilerlerken yolun ortasında silahsız normal giyimli üç-dört genç vardı. Durduk otobüse yaklaşıp, yolda asker olup olmadığını, ne kadar kalabalık olduklarını filan sordular ama belirsiz, işe yaramaz cevaplar verdik. Köyün çıkışında yine kontrol noktası vardı. Köydeki muhaliflere hiç bir yoldan yardım gidemiyordu.
ikinci köye girdik. Kendimi Eskişehirin barlar sokağında zannettim. Çoğunluğun bayan olduğu, kalabalık, çağdaş giyimli, durakların yolcularla dolup taştığı küçük bir köydü. Herkesin yüzü gülüyordu. Arabanın plakasını gören herkes neşeyle bize el sallıyordu, bizde aynı samimiyet ile karşılık veriyorduk. Yol ayrımlarında yolu sormadan birileri güler yüzle elleriyle doğru yolu gösteriyordu. Köyün merkezine doğru bir kilise gördük. Çıkışta yine kontrol noktası vardı. Diğer köyde aynı şekilde, kalabalık ve cıvıl cıvıldı. Bu köyün merkezinde de cami değil mescit vardı. Herkese el sallıyorduk.
Köyler bitmiş olmalıydı ki son kontrol noktasını geçeli 10 dakika filan olmuştu. Devrilmiş, üzerinde kurşun izleri olan bir otobüs gördük. Ama askerler olay mahalline çoktan varmışlardı. Askerlerden biri muhalif olduğu belli olan birini yakasından sürüklüyordu. Ortalıkta fazla muhalif yoktu ama anlaşılan küçük bir gösteri yapmaya karar vermişler ama istedikleri gibi olmamış. Zaten dağ başıydı ve gece olmak üzereydi.
Cilvegözündeki evraklar, bilgisayarlar filan yandığı için başka bir kapıdan giriş yapmamız gerekti. Bir buçuk saat sıra bekledikten sonra Türkiye'ye giriş yaptık.
Eve ulaştığımda haberleri açtım okudum, izledim. Neymiş efendim; özgür Suriye ordusu sınır kapılarını teker teker ele geçiriyor. Özgür Suriye ordusu Esat'ın askerlerini püskürttü (niye Esatın askerleri diyorlar ki, onlar Suriye askeri), yanan tırlar (15 kadar tır mı ne yanmış) çatışmalar sırasında Esat'ın askerlerinin silahlarından çıkan kurşunlar yüzünden patlamış.
Bide Antakya devlet hastanesi muhaliflere verilmiş. höşş yani höşşş. Suriye'de toplu halde, dağılmayan bir Sünni köyü bile kalmamış. E Hıristiyan köyü gördük işte onlar neden o kadar rahat, sadece Sünniler mi zulüm görmüş.
Bu yazıyı okuyanlar zaten gerçeklerin farkında. Siz siz olun kendi gözünüzle görmeden medyaya inanmayın.