anadolu insanı

entry72 galeri
    17.
  1. Genç adam, antika merakı sebebiyle Anadolu’nun en ücra köşelerini dolaşıyor ve
    gözüne kestirdiği malları yok pahasına satın alarak yolunu buluyordu. Kış
    kıyamet demeden sürdürdüğü seyahatler sırasında başına gelmeyen kalmamış
    gibiydi. Fakat bu seferki hepsinden farklı görünüyordu. Yolları kapatan kar
    yüzünden arabasını terk etmiş ve yoğun tipi altında donmak üzereyken, bir
    ihtiyar tarafından bulunup onun kulübesine davet edilmişti. Yaşlı adam,
    antikacının yürümesine yardım ederken:

    “günlerdir hasta olduğumdan, odun kesmek için ilk defa dışarıya çıktım,
    dedi.meğer seni bulmak için iyileşmişim.”

    Diz boyu varan karla boğuşup kulübeye geldiklerinde, antikacının beyaz göre
    göre donuklaşan gözleri fal taşı gibi açıldı. Odanın orta yerindeki kuzinenin
    etrafını saran iki-üç iskemle, onun şimdiye kadar gördüğü en güzel antikalar
    olmalıydı. Saatlerdir kar içinde kalan vücudu bir anda ısınmış, buzları bir
    türlü çözülmeyen patlıcan moru suratını ateşler kaplamıştı.

    Yaşlı adam, misafirini yatırmak için acele ediyordu. Ona birkaç lokma ikram
    edip sedirdeki yatağını hazırlarken:

    “bugün soba yakamadım evladım, dedi. Ama bu yorganlar seni ısıtacaktır.”

    Ev sahibi, yıllar önce vefat eden eşiyle paylaştıkları odaya geçerken, antikacı
    da tiftikten örülen battaniyelerin arasına gömüldü. Ancak bütün yorgunluğuna
    rağmen uyuyamıyordu. Ertesi gün gitmeden önce ne yapıp yapıp o iskemleleri
    almalı, bunun içinde iyi bir senaryo uydurmalıydı. Mesela hayatını kurtarmasına
    karşılık ihtiyara birkaç koltuk satın alabilir ve eskimiş olduğu bahanesiyle
    dışarıya çıkarttığı iskemleleri,çaktırmadan minibüsün arkasına atabilirdi.
    Hatta onları kaptığı gibi kaçmak bile mümkündü. Hatta onları kaptığı gibi
    kaçmak bile mümkündü. Yürümeye dahi mecali olmayan ihtiyar, sanki onun peşinden
    koşacak mıydı?

    Genç adam, kafasındaki fikirleri olgunlaştırmaya çalışırken dalıp dalıp gidiyor
    ve rüzgarın sesiyle uyandığı zamanlar, kaldığı yerden devam ediyordu. Bu arada
    yaşlı adamın sabah namazına kalktığını fark etmiş, hatta hayal meyal olsa bile
    odun parçaladığını duymuştu. Gözlerini açtığında, onun kuzine üzerinde çorba
    pişirdiğini gördü. Yattığı yerden başına gelenleri düşünürken, iskemleleri
    hatırladı. Hafifçe doğrulup çevresine baktı: aman Allah’ım ..! antikalardan hiç
    biri ortada yoktu.

    ihtiyar kurt, akşamki planını hissetmiş ve belki de uykudaki konuşmasını
    duyarak onları emin bir yere kaldırmıştı.

    Sakin görünmeye çalışarak:

    “iliğim kemiğim ısınmış, dedi. Çorbanız da ne güzel koktu doğrusu. Ama akşam ki
    iskemleleri göremiyorum.”

    Yaşlı adam, odanın köşesine yığdığı iskemle parçalarından birini daha sobaya
    atarken:

    “iskemle dediğin dünya malı be evladım, dedi. Biz misafirimizi üşütür müyüz?”
    6 ...