tüketiyor kendini, yok ediyor yavaş yavaş kana karışan bir zehir gibi damarlarında ölümü besliyor, bütün hücrelerine yok oluşu, bütün zerrelerine bıkkınlığı, bitmişliği ve tükenmişliği zerk ediyor. kendi eliyle kendi kuzusunu kazan avanak bir maymun gibi tozun toprağın içinde ölümüne hazırlanıyor.
gazeteleri açın biraz göz atın, romanlara bakın, istatistiklere bakın "oyunun sonu yaklaşıyor" diye büyük puntolarla kara kara harflerle her bir gazete her bir kitap her kulaktan kulağa söylenen söz bunu bağırıyor. her elimizi attığımız her kendimize sakladığımız şeyde bu var "oyunun sonu!" nehre karışan fabrika sularından, sofranıza koyduğunuz ekmeğe, sokakta selam verdiğiniz ahbabınızdan, elini tuttuğunuz sevgilinize, camii duvarlarından, büyük kapital sembollerine, manasatırlara, ıssız patikalara, bir ağacın gövdesinden bir nehrin denizle karıştığı yere kadar gözünüzün görüp görebileceği aklınızın alıp alabileceği her yerde her meydanlıkta her tabloda her reklam pansounda bu yazıyor "oyunun sonu!"
nefretler suyun altına gizlenen balıklar gibi besliyorlar kendilerini, korkular bir gizin arkasında saklanıp uygun anı bekliyorlar, silahlar kınlarından çıkmaya ramak kalacak o anı beklemekteler ve insan bütün nefretini kusmaya hazırlanıyor bu bütün nefretini kusacağı ana kadar son oyununu oynayacak o son büyük oyunu! o son büyük sevgi gösterisini o son büyük "insancıllığını" sergileyecek ve hepsi bitecek her şey bitecek hepsi son bulacak. ne güneş aydınlatmaya yetecek bu toprakları ne de güzel sözler kültürleri zenginleştirebilecek ne de bir adet bir örf bir gelenek insanların arasında sevgi bağları oluşturmaya yetecek, gayretimizin son damlası bile o kurtuluş bardağını doldurmaya yetmeyecek. çünkü yedi bin yıldır nefretimiz birikti, yedi bin yıldır bastırdık içimizdeki şeytanı, yedi bin yıldır küçük nefret oyunlarıyla kendimizi sakinleşitirmeye çalıştık! ama yetmedi yetmeyecek o son büyük oyun başlayana kadar hepimiz o çıldırtan sakinliğimizi o tanrının bile canını sıkan ataletliliğimizi koruyacağız ve sonra işte o gün geldiğinde ağzımızdan kendi kanımızı kusacağız. tanrı bile yardım edemeyecek-etmeyecek! çünkü biz bu oyunu çoktan hazırladık hepimizin rolü belli hepimizin silahı ortada. kimimiz yazdık kimimiz kurşun attık kimimiz kılıç salladık kimimiz sevdik kimimiz sadece sustuk hepimiz o güne hazırlandık hepimiz sorumluluktan ölümüne kaçarcasına ama bir o kadar sorumluluğu taşır gibi bu oyunu hazırladık.
yok oluyoruz!
ekolojik bir sistemde canlı popülasyonunun hayatta kalma şansını yükselten bütün etmenleri yok etmesi gibi yok ettik bütün kaynaklarımızı. zehir içtik, zehir içiriyoruz, para kazandık, para kaybettik, o depolarımızı sonuna kadar "şey"lerle doldurduk artık kalmadı koyacak yer, saçıp savurma vakti! ne varsa iyi kötü, güzel çirkin ne varsa saçılacak işte o zaman bütün çıplaklığı ile kendi yazgısının karşısında duran insan ölümünü seyretmekten başka bir şey yapamayacak. entropi sadece nesneleri değil bilinçleri de zihinleri de etkisi altına alıyor, her sözcük boşalıyor her anlam yok oluyor her düşüncenin altındaki çıtırdama sesi kulakları sağır ediyor.
çırpının bakalım zevzekler çırpının! daha iyi bir hayat için çırpının, daha iyi bir okul için, daha iyi bir iş için, daha iyi yerlere gelmek için çırpının! ilüzyonun kucağına atıverin kendinizi! yapacak bir şeyiniz yok zannediyorum ki benim de kalmadı savaş boyalarımı sürmekle meşgulüm daha iyi bir hayat için kan emmeye geliyorum...