anlatılması zor olandır. zaten bu yüzden hiçliğin kokusunu hafiften almış bir insan kendini dışarıya karşı soyutlar.
biraz anlatılması gerekirse, aslında sahip olduğumuz küçük beyinlerimizle anlam veremediğimiz "her şey"in gördüklerimiz, bildiklerimiz dışında kalan kısmını gösterir.
zaman, aslında saatten ibaret değildir, aslında her şey ebedidir ve bir o kadar da yoktur. acılar, üzüntüler, zaman süzgecinden geçince aslında onlar da yokturlar.
fakat hiçlikten nihilizme ulaşılmaz(bana göre). bir şeyler var ve var olan şeyleri tanımlandıramıyoruz. bu da insanın kalbinin içine saplanır. bir kere bu tanımlandırmanın ucunu bile görseniz, işte o zaman his olan "boşluk" kapsar sizi. buna erdem derler, can derler, öz derler... derler de derler. ama hiçbiri karşılamaz aslında, ne söylenirse söylensin.
beyniniz ve yaşadığınız dünya aslında size oyun oynar, öyle bağlar ki sizi, aslında özünüz ve yaşam amacınız olan hiçi unutursunuz.
hiçlik demek, elinizi ayağınızı çekmek de değildir. hiçliğin farkında olup, onda bulunan hazzı almaktır.
çok zor bir kavramdır. hiçi biliyor olsak gibi bir önerme kursanız, işte o zaman aslında herşeye sahip olmuş olurduk. bu da çok garip bir şey. asla anlatılamayacak, asla betimlenemeyecek bir durum.
bir çok şey "hiç"tir bizim için. üç harf, sonsuz mana.
yaşadıklarınıza küfrettiren bir kavramdır. ipin ucunu tuttuğunuz zaman, diğer şeyler, gündelik olaylar o kadar manasızlaşır ki.
sonuç: yine yalnız kalırsınız. bu sefer bir hiçliğin ortasında. korku duyulacak, ama cesaretli bünyelerde ufuk açacak bir şeydir hiç.