Kendini evrenin merkezinde yahut dünyanın ekseni olarak görmek değil de; dünyanın ekseni dahil her yerde kendini görmek gibi bir egosal bilinç mi desek, geniş bir hayalgücü mü desek; o çeşit bir şeyler var. Yapılan ve yapılabileceklerde kendimi görebiliyorsam, bu; dünyanın bana değil, benim dünyaya ait olduğumu göstermez mi? Bunu görebilmek bir farkındalık bence. Ukalalık ve narsistlikten öte, alçakgönüllülük. Tabii ayrım gözetilmiyorsa, en aşağılık durumlar görmezden gelinmiyorsa... Kendini salt mantığın kölesi değil, mantıksızlığın ve duygusallığın, aynı zamanda vurdumduymazlığın da yaveri yapmak sağlıyor bu farkındalığı. Bir ândan ötekine farklılaşmak tümüyle, kişilik arayışında kaybolmuşluğun belirtisi diyemiyorum. ikiyüzlülük ve çokyüzlülük arasında çok büyük bir haysiyet farkı var. iyimserlik ve çıkarcılık farkı var. Çokyüzlülük daha fazla çıkarcı emel güdebilir elbet, ama salt çıkarcı emel değil en azından ve ikiyüzlülükte hangi iyimserlik söz konusu olabilir ki? Olamaz gibi... Çok çabuk tükenebilecek bu küçük tabağa her şeyden tadımlık koydurmak ekşisiyle tatlısı art arda geldiğinde elbette kusturabilir, ağızda kötü bir tat bırakabilir; ancak güzel bir sıralamayla yumuşak geçişler de sağlanabilir. Hem kussan ne olur ki? Tabağını bitiremez çoğu kişi, ama kusan birisi boşalan yerleri doldurmak için daha şanslıdır bu konuda, tabii iştahını kaybetmezse. Ve irade burada işin içine giriyor. Ne olursa olsun her tatta bir doğallık var, gerçeklik gibi güzellik de göreceli ve göreceli olana tabii tutulamayacak kadar tarafsızım ve değerlendirme âşkından muaf sadece biriktirme gönüllüsü bir arşivcisiyim; miras bırakmamak üzere, bilincimle birlikte kaybolacak bir arşivin.