Eskiden öyle miydi? müezzinlere öğretilen musiki, konservatuvarda yoktu. şimdi sesi güzel olanı, bir kaç nağme bileni müezzin yapıyorlar. Ne koma basabiliyorlar ne de oktavları geniş. Ancak bağırıyorlar. kimin müezzinliği nerde öğrendiği belli değil. ezan lan bu... ayıp... ezan dediğin şöyle iç gıdıklar, ezgisiyle hayran bırakır. hüşû içine sokar. makam farkları çat diye anlaşılır.
ayrıca camiiler de eskisi gibi değil, sohbetleşme, buluşma, münazara mekanı olmaktan çıktı. ya turistler giriyor, ya abidler. "Eskiden öyle miydi?" gençler ilmi münazaralarını camiide toplaşıp yapardı, sade ibadetin değil ilmin de yuvasıydı. ama gel gör ki şimdi herkes ya kafasına eserse nafile kılmak için veya turistik amaçlı gidiyor, ya da vakitten vakite saf tutmaya...
yapacaksanız doğru dürüst yapın arkadaş, camiiye bakış açısını değiştirin bir kere... her şeyi benden beklemeyin...
radyo yayını gündemdeydi... ona da gelelim:
yaptın diyelim, tek bir merkezden okuttun ezanı, e müezzinler nasıl istihdam edilecek? bu ülkede dinle ilgili meslekler aç mı kalsın? bunlar öğretmen mi ki açıkta kalsın senelerce, gerekirse her vakit için bir müezzin işe alınır, karışabilir misin? hatta giderler sırf müezzin için cami açarlar çamlıca'nın orta yerine... [bu paragraf için ergen notu : (bkz: ironi) ]
kısaca özetlemek gerekirse, alacaksın sağlam ses sistemi, müezzinleri musiki-şinas gibi yetiştireceksin. en azından kulak tırmalamayacaklar. sonra da çare aramayla uğraşmayacaksın...